dun gece senin ho$landigin kadinla yattigimi sana nasil anlatabilirim ?
dun gece senin 
evlenecegin kadinla yattigimi
 sana
 nasil anlatabilirim ?
soguk bir ruzgar esti pencereme, tul perde geni$ledi
$i$ti, odanin icine...tipki bir balon gibi...yayildi...
dun gece ona dokundugumu sana nasil anlatabilirim ?
biraz $arap ictik..ve bilirsin biraz dedikodu...
aslinda chet baker’in bunla hicbir ilgisi yoktu...
o ruj lekesi...daginik bir yatak..
sicak bir gulumseme...
bunlara katlanabilir misin?
insanin kendisini onemesemesi; kendisinin kiralik katilidir .
benciller ise ya$arlar...
kimse suclu degil aslinda,
bu sadece uclu bir oyun,
ama ben anlattigim icin sucluyum, biliyorum..

bir yilan gibi girdi evime, yanima uzandi, kolumdan zehirledi beni..
her opu$u ilik bir olumdu sanki...
yagmuru damarlarimda 

hissediyordum,
ellerim titriyordu, kusmak istiyordum, ba$im donuyordu
gozlerim kararmi$ti !
$imdi ben, zamanin beni sanciya mihladigi 

yerdeyim,$imdi ben

...

soylememek, soylemekten daha durust bir davrani$tir
( butun gun burda sessiz sedasiz evde oturdum )
ve bu oyun uclu oynanmaz
sevgiyle yapilan hic bir $ey insana 

zarar vermez
( bir yerde bir kelebek ucuyordu )
suclu yok, yanli$ var
( sus(?)tukca benim gercekten icimden gectigini sessizce(?) nasil izliyorduk ha ? )
bo$ver, olmayani arama..
( ay yansiyordu yataga...yatagin 

kenarindaki parkelere )
( bir telefon geldi )
sana gulumsemesi senin icin hayat, benim icinse olum demek!
( o gunu anlatan bir-iki telefon..chicago'da yalniz bir gece)
( sen hic bilme bunu )
( dostum olabilirsin ..? )
dun gece senin ho$lanidigin kadinla yattigimi sana nasil anlatabilirim?
( onun di$inda sessizlik hakimdi )
dun gece senin evlenecegin kadinla yattigimi sana nasil anlatabilirim?
daha da onemlisi...bunu kendime 

nasil anlatabilirim?
( bunu kendime nasil anlatabilirim ? aahh nasil !? )
( tra$ olmak icin berbere ciktim..atildim, aynaya bakmadan.. )
bacaklarindan suzulen kanlar, yere damliyordu..
( mc donald's dan bir menu soyledim )
inan ba$ka bir yalniz gece icin, hicbir aciklamaya ihtiyacim yok benim !

aaaah !! $imdi ben !! zamanin beni sanciya mihladigi yerdeyim !
( $imdi ben ) ( zamanin beni 
sanciya mihladigi yerdeyim )
aah $imdi been !! zamanin beni sanciya mihladigi yerdeyim !

olumle dogum arasindaa, o bilinmeyen bolgedeyim
( zamanin beni sanciya mihladigi yerdeyim )
aah $imdi been, zamanin beni sanciya mihladigi yerdeyim !! gecee 
!!

dun gece, senin evlenecegin kadinla yattigimi sana nasil anlatabilirim?
( bileklerimi keserek intihar etmeyi du$undum )
dun gece senin ho$landigin kadinla yattigimi sana nasil anlatabilirim?
( onu(?) du$unmekten sikildim )
ona dokundugumu sana nasil soyleyebilirim ?
( soyleyin !! )
( sss s**tir git(?), evet..) (03.35)
( butun bir gun uzaklardaydim )
onun eti, benim vucudumun altinda titrerken,
(elime jilet alip, saclarimi yava$ yava$ kazimaya ba$ladim)
neler du$undugumu sana nasil aciklayabilirim ?
( aciklayabilirim..)
( delirdigimi ya da ona yakin hissettigimi du$unuyordum )
teypte cansever, ve onun tok sesi..
( niye du$unuyorum ! aoff )
( lanet olsun !! lanet olsun !! )
tum gucumu toplami$tim butun bunlari sana anlatmak icin
tam o sirada bana baktin, ve telefon aci aci inledi
( sessizce bir $ey du$unememin delirmek olduguna inanmaya ba$lami$tim )
konu$tuktan sonra bana $oyle dedin :
" onun beni du$unmesi, buraya gelecek olmasi, daha dogrusu yanimda olmasi
( korkmuyorum..korkmuyorum... )
bana icten ice...buyuk bir mutluluk veriyor !!! "


(soyleme ! soylememek, soylemekten daha durustcedir ! bunu unutma !! )
$imdi ben, zamanin beni sanciya mihladigi yerdeyim ! )
(soyleme ! soylememek, soylemekten daha durustcedir ! bunu unutma !! )
aah $imdi been, zamanin beni sanciya mihladigi yerdeyim
( unutmaa !! )
gece inanilmayan bir dinin, ebedi misyoneridir bekleyenin govdesi icinde !
( unutmaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa !!!!!! )
ve $imdi ben, dogumla olum arasindaaa o bilinmeyen bolgedeyim
(soylememek, soylemekten daha durustcedir)


aaah $imdi ben !! zamanin beni sanciya mihladigi yerdeyim !!!
(soylememek, soylemekten daha durustcedir, bunu unutma ! bunu unutmaa..)
gel bul beni, gel, gel kafir !
gel hisset beni !
gece inanilmayan bir dinin..ebedi misyoneri bekleyenin govdesi icinde..
$imdi ben, zamanin beni sanciya mihladigi yerdeyim..
dogumla olum arasindaa..o bilinmeyen bolgedeyim...
( acliga ali$iyor insan, peki ya delilige ali$abilir mi ? $imdi ben, zamanin beni sanciya mihladigi yerdeyim..dogumla olum arasinda..o bilinmeyen bolgedeyim..
( gel..gel, bul beni..)

$imdi sen !! sonsuz $eritli bir yolun...eennn sol tarafindasin...
ve hizla ilerliyorsun...huzura dogru ! erdeme dogru !
( acliga ali$iyor insan ! peki ya delilige ali$abilir mi ? )
ama ben, zamanin beni sanciya mihladigi yerdeyim
tatlim ama ben, zamanin beni sanciya mihladigi yerdeyim
olumle dogum arasinda..o bilinmeyen bolgedeyim..
gece.. ( gece ), inanilmayan bir dinin edebi misyoneri...
bekleyenin govdesi icinde..
gece bir sizinti..kirletilmeyen insanlardan
ve o benim icim...benim govdemin icinde...
$imdi ben !!
$imdi ben !!
$imdi ben !!!!!

 eger bir yanli$ yapacaksan, bari onu dogru yap!

thank god i am a man



"O olmazsa ya$ayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin i$te.
Ya$arsin cunku.
Oyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Cok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kirilirsin.

Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiginden.
Cok sevmezsen, cok acimazsin.
Cok sahiplenmeyince, cok ait de olmazsin hem.
Hatta elini ayagini bile cok sahiplenmeyeceksin.
Senin degillermi$ gibi davranacaksin.
Hem hicbir $eyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsin.

Onlarsiz da ya$ayabilirmi$sin gibi davranacaksin.
Cok e$yan olmayacak mesela evinde.
Paldir kuldur yuruyebileceksin.
İlle de bir $eyleri sahipleneceksen,
Catilarin gokyuzuyle birle$tigi yerleri sahipleneceksin.
Gokyuzunu sahipleneceksin,
Gune$i, ayi, yildizlari...

Mesela kuzey yildizi, senin yildizin olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasin istiyorsan bir$eylerin...
Mesela gokku$agi senin olacak.
İlle de bir $eye ait olacaksan, renklere ait
olacaksin.

Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksin.
Cok sahiplenmeden, Cok ait olmadan ya$ayacaksin.
Hem her an avuclarindan kayip gidecekmi$ gibi, Hem
de hep senin kalacakmi$ gibi hayat.
İli$ik ya$ayacaksin. Ucundan tutarak...

Can YUCEL

ben her$eyden vazgectim... kendimden bile...

in red


kirmizi pullarla suslu ince bir siluet
sirtinda metal tokali bir fermuar
icinde bildik bir lezzet
gece, yagmur, votka ve ben...

umarsiz a$ka gazel


Gelmek istemiyor gece
Ne sen gelebiliyorsun o yuzden
Ne de ben gidebiliyorum.
Ama ben gidecegim.
Akrepten bir gune$ $akagimi yesede.
Ama sen geleceksin.
Dilin tuzlu yagmurlarca yakilmi$.

Gelmek istemiyor gun.
Ne sen gelebiliyorsun o yuzden.
Ne de ben gidebiliyorum.
Ama ben gidecegim.
Kurbagalara atarak agzimda cignedigim karanfili.
Ama sen geleceksin.
Camurlu lagimindan karanligin.

Gelmek istemiyor.
Ne gun,
Ne gece.
Olebiliriz o yuzden.
Ben senin ugruna.
Sen de benim..

Federico Garcia Lorca

ve gulumse...


sakin aglama , tanidik yalnizlik , evvel allah tani$tik evvelden
kokunu birakma, cok sevdim kokunu , bilemezsin al gotur kokunu

cocuktun hep sen , elinde balonla ... engel miydim ben ? igne miydim ?
bir bakmi$im ki ben , elmalar du$mu$ , tukenmi$iz , kepenkler inmi$ ...

ve ugra$mak anlamsiz
yuzundeki yabanci
her gecen saniye bana daha yabanci .
ve boyle olmasın bildigim gibi kal sen
her gecen saniye daha da zorla$masin
ve gulumse $imdi .......

hakliydin hep sen , acilar bedava , mecburduk hep uzaktan bakmaya
cok yorgunum ben , eski bir saat gibi ... hirpalandım istanbul gibi ..

bebegim ...

oyunun en guzel yerinde zil calinca uzulurduk ya ... oyleyim.

İyi Du$unun...


Bu yilinizi iyi gecirdiniz mi? Saglikli oldugunuz icin hic sevindiniz mi?
Bu yil hic gun i$igi ile uyandiniz mi?
Kac kez gune$in dogu$unu izlediniz?
Bir neden yokken kac ki$iye hediye aldiniz?
Kac sabah yolda bir kediyi ok$adiniz?
Bu yil yeni dogmu$ bir bebek parmaginizi sikica tuttu mu hic?
Ve siz onu hic kokladiniz mi?
Yaz gecelerinde ne cok yildiz olduguna hic $a$irdiniz mi?
Kendinize bu yil kac oyuncak aldiniz?
Kac kez gozlerinizden ya$ gelinceye kadar guldunuz?
Ya$li bir agaca sarildiniz mi bu yil ?
Cimlere uzandiginiz oldu mu?
Cocuklugunuzdan kalan bir $arkiyi soylediniz mi hic?
Hic ta$ kaydirdiniz mi bu yil?
Kac kez ku$lara yem attiniz?
Bir cicegi dalindayken kokladiniz mi?
Bu yil kac kez gokku$agi gordunuz?
Ya da hediye alan bir cocugun gozlerindeki i$igi?
Kac kez mektup aldiniz bu yil?
Eski bir dostunuzu aradiniz mi hic?
Kimseyle bari$tiniz mi bu yil?
Aslinda mutlu oldugunuzu kac kez farkettiniz bu yil?
İyi bir yilin, bunlar gibi bircok "kucuk $eye" bagli oldugunu hic du$undunuz mu bu yil?
Yayilin cimenlerin uzerine... Acele edin...
Er veya gec..
Cimenler yayilacak uzerinize..
Jacques Prevert

eskiden kalma sozler yumagi...


Kopek Yalnizligim

Benim yalnizligim kopek yalnizligi
Surer butun sokaklari boyunca dunyanin
Nereye varsam
Orada yalnizligi beni bekler bulurum

Her sabah evler bo$alir
Bir sel akar sokaklardan caddelere
Ben kendi icimde kaybolurum
Ne gidecek yerim vardir ne bekliyenim
Gokyuzu saltanatim, dunya soframdir benim
Zamanlar gecer, mevsimler degi$ir
Degi$mez benim kaderim
Gorur yuzume bakanlar ilk aldanmi$ligimi
Soyler kopek yalnizligimi gozlerim

Ne zaman ellerin elime degse
Insan yuregim o zaman carpar
Yalnizlik bir o zaman terk eder beni
Tutar e$siz gozlerin daginik saclarimdan
O i$iktan dunyasina surukler beni
Ellerin bir bir ayiklar
Eski halimden ne kalmi$sa
Doldurur sevgiyle, umutla, a$kla
Suyum cekilmi$se, icim bo$almi$sa
Verdigin mutluluktan, sundugun aydinliktan
Bir anda degi$ir baki$larim
Cozulmu$ bir yumagi
Yeniden sarmaya ba$larim

I$iklarin demet demet
Denizlerin dalga dalga gelir ustume
Yoklugun olume
Varligin a$ka cagirir bir yandan
Bilirim biraz sonra gideceksin
Saatleri durduramam
Insanlari olduremem
Ne care ben de gucsuzum bir yerde
Kadere kar$i duramam
Ve i$te cirkin alinyazim
Sensizlige mahkum eder
I$te o zaman
Yikilmi$ bir $ehirdir kalbim
Icinde bayku$lar oter

Dunyaya geli$imin
Kirkinci yilina bir basamak kala
Butun basamaklarin coktugunu hissederim
Dunyaya geli$imin
Kirkinci yilina bir basamak kala
O kirk kuru$ etmez kaderim
Her adim ba$inda beni bir kere bogmaya ba$lar
Gozbebeklerim sonmeye
Ellerim sogumaya ba$lar
Ta$lar yagar ustume gokyuzunden
Uzun, sivri igneler saplanir tenime
Bir kere daha icim isyanla dolar
Bir kere daha lanet ederim dunyaya geldigime

Kapini acik tut, pencereni kapatma
Yarin evinin onunden ben gececegim
O zaman
Duvarlarin agladigini duyacaksin

Ilk cagiri$imda gel
Ikincisinde cok gec olabilir
Ve ben ilk cagiri$inda gelecegim
Ikincisinde cok gec olabilir
Kimbilir nasilim ve nerdeyim
Bulursan ne olur beni birakma
Bulamazsan aradigin yerdeyim
Hani o toprakla denizin kesi$tigi
Kumlarin uzerine yorgun golgelerin du$tugu
Sevenlerin urkek adimlarla bulu$tugu o yerde

Yoksul rihtimlarda kohne gemiler
Benden bir parca koparip gider
Ben hep boyle yarim, ben boyle kirik dokuk
Ne olur beni birakma bulunca
Ve ilk cagiri$imda gel
Sarsin kralligim yeryuzunu bir uctan bir uca

Elini uzatsan tutacaksin
Yakindayim
Baksan goreceksin
Gorsen seveceksin
Aradigin benden ba$kasi degil
Farkindayim
Benim yuregim degil
Kayan bir zamandir avuclarindan
Uzat ellerini susadim
Guzelligin
Bir eski $arap gibi siziyor parmak uclarindan

Gel diyorum
Ilk cagiri$imda gel
Gel ki
Aydinliginda
Butun geceler gunduz olsun
Dinle, uzak bir saat onikiyi caliyor
Ne guc anlamiyor musun
Bir omur boyu arayip da seni bulmamak
Ben yoklugunda boyle yok, boyle yoksun
Ben yoklugunda boyle paramparca
Sensiz olmak hic olmamak

(Istanbul, 1965)

Umit Ya$ar Oguzcan

"beni anlamaz
anlamaz, niye anlasin
anlasilmak - degil mi ama - sanki kimsenin olamaz."

bkz ben ruhi bey nasilim?

mevsimler gecerken

Umut Kaya - Mevsimler Gecerken


en sonunda...

seni ilk gordugumde
yok oldum, yalan oldum.
baktim gozlerine
ah o anda talan oldum,
sona kalan oldum.

mevsimler gecerken
temmuz gelir giderken
cok istedim yanımda sen yoktun.
yıllar binler olmuş
adaletin kaybolmu$,
o ye$il gozlerinde ben yoktum.

yine kayıp bi’ yazdi
ellerin bembeyazdi,
baktim gozlerine
ah o anda seni yazdi,
sadece seni yazdi.

Stand By Me


Playing For Change: Song Around the World "Stand By Me" - Funny video clips are a click away


From the award-winning documentary, "Playing For Change: Peace Through Music", comes the first of many "songs around the world" being released independently. Featured is a cover of the Ben E. King classic by musicians around the world adding their part to the song as it travelled the globe. This and other songs such as "One Love" will be released as digital downloads soon; followed by the film soundtrack and DVD early next year.

miranda july 2005 yili yapimi kisacik bir$eydir.

uc dakika elli yedi saniye icinde bir cumle gecer butunde;
herhangi birinin en cok sevdigi insan misin? diye sorar sokaktan gecen, hic tanimadigi insanlara...

kim nasil cevap verir bu soruya,
veya sen kimsenin hayatinda
neredesin diye
sorasi gelir izledikten sonra yanindakine...

sorsan bile sonra ki soru $u olmali midir?
ya sen o'nun hayatinda en sevdigi ki$i misin?

ya degilsen, nesin o zaman sen? hayat mi, hayal mi?


Issızlığın ortasında bir filmi anlamak!
Aslına bakılırsa, " Issız Adam " hakkında bir daha yazacağımı hiç düşünmezdim.
Filme yazık çünkü!
Biz üzerine konuştukça film olmaktan çıkıyor; her yana yapışan, çektikçe uzayan ve tadı kaçmış bir sakıza dönüşüyor çünkü! Filmi bugüne kadar izlemiş olanlara da yazık!
Filmi sevmişler ya da sevmemişler! Normal! Artık onları kendi hallerine bırakmak gerek!
Ama özellikle Hıncal Ağabey (Uluç) öyle şeyler yazdı ki, hatta filmi, yönetmenini ve filmi ciddiye alan seyircileri öylesine hırpaladı ki...
Şimdi gel de iki satır daha karalama!..

" Issız Adam "ı bir sinema yapıtı olarak beğenmeyen ve bu açıdan eleştirenler ayrı! Onlara sözüm yok! Ama filmin öyküsüne aşk meşk meselesi açısından yaklaşıp yerden yere vuranların yaklaşımında iki nokta dikkatimi çekiyor.
Birincisi...
Hem Hıncal Ağabey'in hem Oray'ın (Eğin) yazılarında ortaya çıkan bir takıntı...
Evet, neredeyse bir takıntı!
Filmin erkek kahramanı Alper'in Ada'yla karşılaşmadan önceki hayatına takılmışlar!
Neden Alper'in cinsel tercihleri ve hayatı öyleymiş; filmin kadın kahramanı Ada'yı nasıl olup da hayatına sokuvermiş? Bunlar hiç açık değilmiş! "Niye?"si hiç yer almıyormuş filmde..
İşte bu noktada bir sakatlık, bir yanlışlık varmış!

İster aşk, isterse aşka benzer bir ilişki olsun, nasıl başlar?
Bir tür çarpışmayla..
Ardından istek gelir...
Ve gözü kör sevgi...
İnsanlar birbirlerine cv'lerini vererek; hayatlarının nedenlerini niçinlerini uzun uzadıya açıklayarak âşık olmazlar.
Gönüldür bu çünkü; bilmez tanımaz, sever!
Zaten çoğu zaman tanıdıkça solar aşk!
Ya da tanıyıp da taraflardan birinin paslı gövdesinde su alan delikler ortaya çıkınca batar aşk gemisi!
Aşkın geçmişi yoktur. (Tamam, onun zayıf tarafıdır bu ama öyledir!) " Şimdi "de yaşar aşk, gelecekten korkar!
Bu bakımdan filmdeki Alper'in ve Ada'nın geçmişini; nedenini niçinini sorgulayan yazarların filmin eksiğine değil " fazlası "na (yani aşka) itiraz ettiklerini düşünüyorum.
Hani Çağan Irmak'a sürekli " Alper niye öyle ha, niye, niye, anlat bize " diye sorup duranlara ben de içimden sormak istiyorum bazen...
Hayatta karşınıza aşk çıktığında böyle mi yapıyorsunuz? Böyle yaparsanız birini gerçekten sevmeniz mümkün mü?

Gelelim ikinci noktaya...
Neden ağlanıyormuş filmin sonunda?
Hiç seni terk edip giden bir adamın peşinden ağlanır mıymış?
Bir kere şunu kabul edelim; " Issız Adam "ın finalinde ağlayanlar doğrudan Alper'le Ada'nın öyküsüne ve ayrılıklarına ağlamıyorlar.
O seyirciler bazı durumlarda ilişki bitse bile aşkın bitmediğini biliyor ve filmin bu gerçeği hatırlatması karşısında gözyaşlarını tutamıyorlar. Bu bir.
Özlem duygusunun ne kadar güçlü ve kalıcı olduğunu biliyorlar ve bunun bir film yoluyla hissettirilmesi karşısında kendilerini tutamıyor, ağlıyorlar. Aşk, özlemdir. Bu iki.
Bütün bunların Alper'in berbat kişiliğiyle, Ada'nın silikliğiyle falan ilgisinin olmadığını anlayabilmek zor mu?
Sanmam!
Ama insan anlamak istemeyebilir.
İşte bunu yürekten anlarım!

Ha$met Babaoglunun 26 Kasim 2008 tarihli ko$esinden alintidir.

Universiteli delikanli Kolejli kiza bir voleybol macinda rastladi.Okul salonundaydi mac. Tribunsuz, minik bir salon.. Seyircilerle, oyuncular arasinda, sahanin cizgisi vardi sadece.. O kadar yakindilar..

Delikanli, bu tatli, bu guzel, bu dunyalar $irini kizi ilk defa goruyordu takimda.. Ho$landigini, fena halde ho$landigini hissetti. Az sonra bir $eyi daha hissetti. Uzun zamandan beri maci degil, o guzel kizi izledigini.. Kiz servis atarken hemen onunden gecti. Goz goze geldiler.. Kiz gulumsedi.. Delikanli, cok populerdi o yillarda..Kiz onu tanimi$ olmaliydi. Kim bilir, belki kiz da ondan ho$lanmi$ti.. Belki de delikanli oyle olmasini istedigi icin ona oyle gelmi$ti.. Set degi$ip, takim kar$iya gidince, delikanlida yerini degi$tirdi, o da kar$iya gitti.. Ucuncu sette tekrar eski yerine dondu.. Kizda gidi$ geli$leri fark etmi$ti galiba.. Bir defa daha gulumsedi. Manidar..
"Anladim" der gibi bir gulumseyi$ti bu.. Delikanli o hafta boyu hep bu dunyalar $irini kizi du$undu.. Pazar gunu, sabahin korunde kalkti, erkenden oynanacak maci, ne maci canim, o dunyalar $irini kizi gormek icin.. Delikanli artik kizin hicbir macini kacirmiyordu.
Dahasi..Ankara Koleji'nin her dagili$ saatinde, okul civarinda oluyordu, onu bir kez daha gormek icin.. Kar$ila$tiklarinda, hafif cok hafif bir gulumseme, cok minik bir ba$ egmesi ile selamla$ir olmu$lardi..Bir defasinda, yaptigina sonra kendisi de gunlerce guldu.. O gun gene tesadufmu$ gibi, okul dagilimi kizin kar$isina cikmi$, gulumseyerek selamlami$, sonra arka sokaklara dalip, yildirim gibi ko$arak, bir blok otede gene kar$isina cikmi$ti.. Kiz bu defa, iyice gulmu$tu.. Kar$isinda, sozum ona agir agir yuruyen, ama nefes nefese delikanliyi gorunce..
Delikanli, voleybol takiminin kaptanini iyi taniyordu. Arkada$tilar.Sonunda butun cesaretini topladi, kaptana acildi.. O kizdan fena halde ho$laniyordu. Galiba kiz da ona kar$i bo$ degildi. Bir yerde,bir $ekilde tani$malari gerekiyordu.. O zamanlar, bu i$ler boyle oluyordu cunku.. Kaptan: "Tabii" dedi.. "Bu hafta sonu guzel bir konser var. Biz onunla gitmeye karar vermi$tik zaten. Sen de gel. Hem konseri birlikte izleriz, hem de tani$irsiniz.."

"Mutluluk i$te bu olmali" diye du$undu delikanli. "Mutluluk i$te bu.." Ve konser gunune kadar geceleri hic uyuyamadi.. Konser gununu de hic ama hic unutmadi..O ne heyecandi oyle.. Konserin verildigi sinemanin kapisinda tani$tilar.. El siki$tilar.. O guzel ele dokundugu ani da hic unutmadi delikanli.. Kaptan, salona girdiklerinde, ustaca bir manevra daha yapti. Delikanli ile dunyalar $irini kiz yan yana du$tuler. İnanamiyordu delikanli.. Onunla nihayet yan yana oturduguna, onun sicakligini hissettigine, onun nefesini duyduguna inanamiyordu.. Biraz once tani$irken tuttugu el, bir kari$ otesinde oylesine duruyor, delikanli, sahnede dunyanin en romantik $arkisi soylenirken ki, o an dunyanin butun $arkilari dunyanin en romantik $arkisiydi ya, o eli tutmak icin oylesine buyuk bir arzu duyuyordu ki icinde.. Ama uzatamiyordu i$te elini.. Her $ey boyle iyi giderken, yanli$ bir hareketle, onu urkutebileceginden, incitebileceginden oylesine korkuyordu ki.. Sonunda dayanamadi, sanki kolu uyu$mu$ gibi, uzandi.. Kolunu kizin koltugunun arkasina koydu.. Kizin omzuna degil.. Koltugun uzerine.. Sonra kiz arkaya yaslandi.. Birkac sac teli, delikanlinin elinin uzerine dokundu..

Kalbi yerinden firlayacak gibi atiyordu artik genc adamin.. Dunyalar $irini kizin saclari eline dokunuyordu cunku..Konserden cikarken, kiz, $akala$ti.. "Sizi her macimizda goruyoruz. Ali$tik nerdeyse.. Yarin Adana'da macimiz var.. Gozlerimiz sizi arayacak.."
Hayir, aramayacakti..Delikanli o anda kararini vermi$ti cunku.. Cebinde onu otobusle Adana'ya goturup getirecek, hatta ogle yemeginde bir de Adana kebap yedirecek kadar para vardi.. Gece yarisi kalkan otobuse bindi..

Sabah erkenden Adana'ya indi. Mac saatine kadar ba$i bo$ dola$ti. Salona erkenden girdi, en on siraya tam servis ko$esine en yakin yere oturdu.. Takimlar sahaya cikarken, salondaki en heyecanli seyirci oydu. Mac falan degildi sebep tabii.. İlk sette kiz farkinda bile degildi onun.. Nerden olsundu ki.. İkinci sette obur tarafa gittiler.. Donduklerinde, ucuncu sette kiz fark etti delikanliyi..Yuzunde cok ama cok $a$kin bir ifade, biraz mutluluk, biraz da gurur vardi sanki.. Ankara'nin hele Kolej'de cok populer bu delikanlisinin onun icin ta oralara geldigini bilmenin gururu..

Mac bitti. Kiz soyunma odasina, delikanli garajlara gitti. Tek kelime konu$madan.. Konu$maya gelmemi$ti ki..Kiz "Ke$ke orada olsaydin" demi$ti. O da olmu$tu i$te.. Hepsi o..
Ona o kadar cok $ey soylemek istiyordu ki aslinda..Bir gun universite kantininde gazete okurken, ic sayfalarda bir $iire rastladi. Daha dogrusu bir $iirden alinmi$ bir dortluge.. Soylemek istedigi her $ey bu dort satirda vardi sanki..Bembeyaz bir karta yazdi o dort satiri.. Ogleden sonrayi zor etti, Kolejin onune gitmek icin.. Kizin kar$idan geldigini gordu. Ko$arak yanina gitti. "Bu sana" diye karti eline tutu$turdu ve kayboldu ortadan, kiz, dizeleri okurken..

"Ne hasta beklerdi sabahi
Ne taze oluyu mezar
Ne de $eytan bir gunahi
Seni bekledigim kadar!.."

Ertesi gun ogleden sonra, tarif edilemez heyecanlar icinde Kolej'in onundeydi gene.. Kiz kar$idan geliyordu.. Bu defa yaninda arkada$lari yoktu. Yalnizdi..Yakla$tiginda i$aret etti delikanliya.. Gozlerine inanamadi genc adam.. Onu yanina mi cagiriyordu yoksa.. Evet, cagiriyordu i$te.. Kalbinin duracagini sandi yakla$irken.. "Sana bir $eyler soylemek istiyorum" dedi kiz.. O da heyecanliydi, belli..

"Bak iyi dinle.. Dunku satirlar icin cok te$ekkurler.. Herhalde hissettin, ben de senden ho$laniyorum. Ama senden evvel tanidigim birisi daha var. Ondan da ho$laniyorum ve henuz karar veremedim, hanginizden daha cok ho$landigima.. Ve de $u anda, onu terk etmem icin bir sebep yok."

"O zaman karar verdiginde ve de eger sectigin ben olursam, hayatinda ba$ka kimse olmazsa, ara beni" dedi delikanli ikiletmeden.. Ayrildi kizin yanindan.. Bir daha voleybol macina gitmeden, bir daha okul yolunda onune cikmadan.. Bir daha onu hic gormeden..
Yillarca sonra Levent'in soyleyecegi $arkidaki Sezen'in sozlerini o, o zaman biliyordu sanki. A$k onurlu olmaliydi.. Gunlerce, haftalarca, aylarca bekledi.. Tipki, kiza verdigi o dortlukteki gibi bekledi.. Hastanin sabahi, seytanin gunahi bekledigi gibi bekledi.. Heyecanla bekledi. Hirsla, arzuyla bekledi. Umutla, umutsuzlukla bekledi. Bazen ofkeyle bekledi.. Ama bekledi.. Ba$ka hic kimseye bakmadan, ba$ka hic kimseyi bulmadan bekledi.
Bir gun bir $iir antolojisinde $iirin tamamini buldu.. İki dortluktu $iir aslinda.. İlki kiza verdigi.. Bir ikinci dortluk daha vardi o kadar.. O dortlugu de bir kartin arkasina dikkatle yazdi.. Cebine koydu..

Bekleyi$ suruyor, suruyordu..Okullar kapandi, acildi.. Aylar, aylar gecti.. Bir gun delikanli kizi aniden kar$isinda gordu.. "Gunlerdir seni ariyorum" dedi kiz.
"Gunlerdir seni ariyorum. İ$te sana haber.. Artik hayatimda hic kimse yok!.."
"Yaa" dedi delikanli.. "Yaa" dedi sadece..Kalbi heyecandan olesiye carparken, aylardir olesiye bekledigi an gelip catmi$ken, agzindan sadece bu ses cikmi$ti..
"Yaaa!.."
Cebinde artik iyice eskimi$ karti uzatti kiza.. "Sana bir $iirin ilk dortlugunu vermi$tim ya bir gun" dedi.. "Bu da ikinci ve son dortlugu onun.."
Sonra yurudu gitti, arkasina bile bakmadan.. Kiz dizelere bakarken..

"Gecti istemem gelmeni
Yoklugunda buldum seni.
Birak vehmimde golgeni
Gelme artik neye yarar!.."
Aradan yillar, cok ama cok uzun yillar gecti. Delikanli bugun hâlâ du$unuyor..O uzun, cok uzun bekleyi$ a$kini oldurmu$ muydu, acaba?.

Ya da beklerken, olesiye beklerken hayalinde oylesine bir sevgili yaratmi$ti ki, artik ya$ayan hic kimse bu hayali dolduramazdi.. O sevgilinin kendisi bile.. Hayalindekini ya$atmak icin mi, ya$ayani silmi$ti yani?.. Yoklugunda bulmak bu mu demek oluyordu?..
Ya da.. Ya da..

Bir $iirin romantizmine mi kapilmi$, bir delikanlilik jesti ugruna, mutlulugunun uzerinden oylece yuruyup gitmi$ti, acaba? Delikanli bu sorularin yanitini bugun hâlâ bilmiyor..Bilmedigini de en iyi ben biliyorum.. Cunku, delikanli bendim!..

Hincal Uluc

$imdiden bir hatirasin



$imdiden bir hatirasin
bulutsa, tozsa, ucarsa
butun (a$klar) paranteze alinsin
ruzgar canisin, ruzgârin diline dolanirsin
ne bir $arkisin,
ne de dillerde nagme adin
artik bazi $arkilar kadar yarilisin

gunler izmarit diplerinde biriksin
o zaman mutlaka bir trenle gelirsin
kopuklerdensin, mavisin, sakinsin
istesen suyun tenine biti$irsin
ellerimi biraktim, artik buna sana yazsin
icimde iki ya$li balik varsa,
icimde biri pulsuz, iki balik varsa
biri senden, gelirsen ve yok edersen
bunu yazmak istiyorum sana
sonra postalamak istiyorum
pulsuz bir zarfla
hicbir mektup artik ikna etmiyor beni hayata

bu kirmizi oyalarla saclarimda
beyaz bir tulbent gibi kalirsam
tenimde, suzemedigim tortularla
gun olur sararirsa sayfalarda
biraktim ellerimi, sana bunu yazsin
$imdiden bir hatirlasin

kirik kalplerle suslu bir sayfaysan
camsan, saydamsan, beni kirarsan
simlerimle sevi$irim seninle
o suslu sayfalarin uzerinde
icimde mutlu iki yil varsa,
icimde biri simli iki kadin varsa
sen, gelirsen ve yok edersen
bunu yazmak istiyorum sana
sonra postalamak istiyorum
simli bir yilba$i kartiyla
hicbir mektup artik beni ikna etmiyor hayata

didem madak

yagmur herkese yagar



Yagmur herkese yagar
Gune$ isitir herkesi
Mevsimler herkes icindir
Yalniz cig altinda kalan
Sele kapilan her zaman birkac ki$i

Herkes icindir a$k da ayrilik da
Yalnizca birkac ki$i olur acidan
Eskiden olumle tartilirdi ayrilik
Kiminin hayati yalnizca unutkanliktan

Her $ey, herkes icin degildir oysa
Kimi hicbir$ey ogrenmez karanliktan
Yalnizligi kullanmayi bilmez kimi
Kimi ayrilamaz karanliktan

Yagmur herkese yagar
Ama cok az insan tutar yagmurun ellerini
Onca $arki, onca film, onca roman
Ama sevmeye yetmez herkesin kalbi

Cig altinda kalan sele kapilan
A$ktan ve acidan olen
Birkac ki$i dunyayi ba$ka bir yer yapmaya yeter
Aslinda onlarin hikayesidir anlatilan
Digerleri dinler, seyreder, gecer gider
Gecer gider herkes
Hikayelerdir geriye kalan.

MURATHAN MUNGAN

bir zamanlar iki ki$i varmi$ ayni yarimada'da ya$ayan. birbirlerinden ayrilamayan bu iki ki$iyi her goren kiskanir, aralarinda ki payla$imi hayranlikla izlermi$. gun gecmemi$ ki adam kadindan uzak vakit gecirsin, ya da kadin adamdan... i$ten cikan ikili gozlerini birbirlerinin yaninda acar olmu$. ellerinde kimi zaman icecek bir $i$e rom, kimi zaman sadece su olmu$. sokaklari ar$inlami$lar gunler geceler boyunca.

her$ey ruya gibi ya$anir olmu$tur $ehirde. butun rengine ragmen adamin icin karanlik ama yuzu aydinlikmi$ kadina baktiginda. kadin uzaklara gitmi$ defalarca, kimi zaman aralara deniz girmi$, kimi zaman okyanus. ama hep adamin yanina donmu$. hep ozel bir bag varmi$ aralarinda...

adam gunun birinde dayanamami$, artik uykusunu kaciran $eyin ne yatmadan once ictigi kahve, nede bombo$ kavrulan midesi olmadigini soylemeyi dilemi$ kadina. korkmu$ gunler boyunca, gecelerce gozlerinin icine bakarak dinledigi kadin'a artik sen olmazsan olmam demek istemi$, yarim kalan $eylerin onunla tamamlanacagini du$unmu$ hayati boyunca... her sabah uyandiginda bo$ kalan yaninin, her doldurmaya cali$tiginda beceremedigi kalbinin, herdaim onu arzulayan gozlerinin bir tek o kadini aradigini haykirmak istemi$...

uyumu$, uyanmi$ gunlerce kivranmi$ bunu nasil diyebilirim diye. bir ak$am vakti yine her daim bulu$tuklari semtin kiyisinda bir parkin kenarinda oturur bulmu$lar kendilerini. kah gulmu$ kah eglenmi$ kadin ama adamda bir gariplik varmi$. sormu$ dayanamayip;
- "neyin var senin bugun?"
-"nasil desem bilemiyorum" demi$ adam.
- "anlat bana" demi$ kadin, derya deniz gozlerini adama dikip
- "bunlari diyemecegim aslinda sana, sadece bir soru soracagim. elbette ki kabul edersen?"
- " ne demek istiyorsun, anlamiyorum ilk defa seni" demi$ kadin. anladigi halde...
- "biz seninle cok ama cok iyi bi$iyiz degil mi?"
- "nasil bi$iy, arkada$iz, dostuz, herbi$eyiyiz birbirimizin"
- "yok aramizda ozel bir$eyler var... benimle senin aranda, seninle benim..." demi$ adam kadindan gozlerini ayirmadan. ici urpermi$ kadinin oysa ki cok sevdigi montu uzerindeymi$. anlamaza yatsa bilecegini tahmin etmi$ adamin. ve dayanamayip sormu$ adam sonunda;
- "neden sevgili olmuyoruz biz?"
korktugu $ey ba$ina gelmi$ kadinin... karmakari$ik duygular icerisinde bogulurken;
- "yok olamaz, olamayiz..." deyivermi$... cok istedigi halde adami hayatinda, korkmu$ kaybetmekten. adami, dostlugunu, arkada$ligini, koluna girip icmeyi, slmslkl sarildigini...
- "neden demeye korkuyorum" demi$ adam aglamamak icin zor dururken. ilk defa kadin adami bu kadar $a$kin, uzgun, kirgin gormu$... adam bakamami$ bile kadinin yuzune, utanmi$ bir suc i$lemi$ gibi. bir gunah i$lemi$ edasi ile ayrilmi$ adam kadinin yanindan...

gun olmu$ geceye donmu$, adam korkar olmu$ kadindan. ona kar$i hissettiklerini azaltmak istemi$... bir ba$ka kadin cikmi$ kar$isina, teselli arayan, belki umudunu yitirmi$ bir kadin... peki demi$ teslim olmu$... tukenecegiz, demi$ icinden adam... elbet gun gelecek. bende seni ne kadar cok sevdigimi hatirlayacagim. hic unutmayacagim bana bakan derya deniz gozleri, o icinden bahar gecmi$ kokuyu, rengarenk hayatini, hic bilmedigi dudaklarin tadini...

unutmamaya yemin ederek, bir yalani ya$ar adam yillar boyunca.. gucu bitene kadar sevmedigi, ali$kanliktan ibaret bir ya$ami ya$ar. rutine baglanmi$ sevmeler, ate$i sonmu$ bedenler, korkak sevi$meler...

eninde sonunda bitmi$ adamin hayatinda ki yeni kadin... adam yine kalmi$ bir ba$ina. hic aklindan cikmami$ o eski hikayenin ba$ kahramani coktan uzaklara gitmi$tir. elini uzatsa tutabilecegi ruyasini asla goremeyecek olan adam, kabuslarinin ortasinda, bir ba$ina, pic gibi kalir...

tek tutundugu dali ilaclari ve alkoludur...

gun gelecek gune$ dogacak midir bu topraklara...

issiz adam


vizyona girdigini hafizamdan sildigim icin unuttugum, hatirlatanlari duymazdan geldigim filmdi...

umarim yer olmazda izlemem diye du$luyordum sirada beklerken. lakin kacip kurtulamadim...

bir a$k hikayesiydi alper ile ada arasinda ki. yeni cagimizin cok bilmi$i kizi ve cok gormu$ gecirmi$, ayaklari asla yere basmayan zengin ve kazanova erkegimiz...

yarisinda cikip gitme istegi uyandiriyor, henuz aglatmami$ken... kalkip, sinemadan cikma istegi..

lakin beceremiyorum, ayaklarim geri donuyor salona, tahminlerim dogru cikiyor, salondan kacsam bile, gordugum gerceklerden kacamayacak oluyorum...

sona yakla$tikca goz ya$i sariyor, mideme inen yumruklar bogazima oturuyor... onlarca insanin ortasinda, hungurduyorum kendi kendime...

film bitiyor, bende gozya$i bitmiyor, finalde yazilar gecerken kalkamiyorum oturdugum sinema koltugundan...

aglamaktan korktugumdan degil, yuzle$tigim kendimden...

LOST


Coldplay - Lost feat Jay-z from malepa85 on Vimeo.

just because i'm losing
doesn't mean i'm lost
doesn't mean i'll stop
doesn't mean i will cross

just because i'm hurting
doesn't mean i'm hurt
doesn't mean i didn't get what i deserve
no better and no worse

i just got lost
every river that i've tried to cross
and every door i ever tried was locked
ooh-oh, and i'm just waiting till the shine wears off

you might be a big fish
in a little pond
doesn't mean you've won
'cause along may come
a bigger one
and you'll be lost

every river that you tried to cross
every gun you ever held went off
ooh-oh, and i'm just waiting till the firing starts
ooh-oh, and i'm just waiting till the shine wears off

breathe me













help, i have done it again
i, have been here many times before
hurt, myself again, today
and, the worst part is there's no one else to blame

be my friend
hold me, wrap me up
unfold me, i am small, and needy
warm me up
and breathe me

ouch, i have lost myself again
lost, myself and i am nowhere to be found
yeah, i think that i might break
lost, myself again, and i feel unsafe

be my friend
hold me, wrap me up
unfold me, i am strong
and needy, warm me up
and breathe me
be my friend
hold me, wrap me up
unfold me, i am strong, and needy
warm me up
and breathe me


hard workin'

Cok, cok, cok cali$iyorum...












Ama boyle degil, yani her zaman boyle degil :)

Saturday night with Corona

Tek tabanca

Kimi gecelerin çıkıp geliverişinde kalbi yerinden oynatan bir tekinsizlik vardır. Yakalarını bin bir zahmet bir araya getirdiğin düzenine, parmağının ucunda durup kollarını oynatarak güç bela tutturduğun dengene meydan okuyan, yetinmeye karar verdiğin bir huzurlu hayatı tehdit eden tekinsiz bir gecedir bu. Başka bir yere değil, bir serüvene hiç değil; bu gece seni kendine çağırır. Bu gece, kalbinin Kasablanka’sında bitecektir!
Seni, kendine, ta kendine çağıran şeylerde, hayatını yalanlayan, büyük bir yalanı ortaya çıkaracağı için seni müthiş korkutan bir şeyler vardır, tekinsiz şeyler... Çok sarhoşken, yalnızken aynaya bakıp yaşlandığını düşünmek gibi ürkütücü.
***
Tekinsiz bir geceye icabet edersen eğer, senden geriye bir tek sen kalacaktır. Yanında yörende para gibi hesaplayarak biriktirdiğin ve "hayatım" diye adlandırdığın ne varsa bir nefeste süpürülecektir.
Oysa sen zaten biliyordun:
"Ben" dediğin, "benim hayatım" dediğin bütün o şeylerin kollarına, bacaklarına, ensene ince ipliklerle teyellendiğini, en zayıf yerlere çift dikiş atıldığını... Böyle gecelerde koşup eve kaçman gerektiğini... Yine de bir tekinsiz gecenin geleceğini, seni bıçaklı ve darbukalı bir kavgaya davet eder gibi kendine çağıracağını... Sen biliyordun zaten gideceğini, o tekinsiz gecelerden birinde güç bela tutturduğun bu dengeden, kanaat ettiğin bu düzeninden geçeceğini... Bir gece yine, yeniden, tek tabanca kalacağını... Sen biliyordun, bu işin bir yerde patlayacağını.
***
Böyle tekinsiz gecelere dayanıklı bir hayat mümkün müdür? Dengeler bozulmasın diye içinde uyuşturup uyuttuğun tutkuya çağıran gecelere hazırlıklı bir hayat... Mümkün müdür? Hep yalnız olmak, yalnız kalmak gerekir herhalde. Tekinsiz gecelerde, karnının ta içinde istiyorsan bir şeyi, birini ensesinden tutup, çekmeyi, öpmeyi... Herhalde, böyle gecelerde birini öpebilmek için sırtında başkalarını taşımıyor olmak gerekirdi.
Fakat o kadar yalnızlığa katlanamaz insan.
Bu yüzden kurulur düzenler. Her biri bozulur sonra. Çünkü tekinsiz geceler...
Doğru hayat mümkün değildir.
Çünkü belalı bir gecenin bastırması her an mümkündür.
***
Bilge bir adam söylemişti:
"Her şey şahanedir. Karın vardır, çocukların vardır. Öyle mutlu, huzurlu, başarılı yaşıyorsundur. Sonra... Sonra kapıdan Vivien Leigh’a benzeyen bir kadın geçer!"
Vivien’a benzeyen kadınlar hep geçerler. Anthony Quinn’e benzeyen adamlar, hiç kimseye değil sadece kendine benzeyenler, "Benzemez kimse sana"lar, "Hayran olayım tavrına"lar... Kapıdan aniden geçerler...
İnsanı bütün bu kapılara, kapılardan aniden geçiverenlere kör edecek bir hayat mümkün müdür? Dünyanın en iyi, en ahlaklı insanı olsan bir hayat kaç tekinsiz geceden yırtar?
***
Boş kadehleri çiğner gibi ağzında, yanağının içini keser gibi sözler, Müzeyyen Hanım, şarkılar söyler. Kıpırdamazsın yerinden, ama göğsünde bir eşkıyanın kör bıçağı bileğinden geçer. "En son sana vuruldum" der Müzeyyen Hanım, çünkü "Dalgalandım da duruldum."
Kimileri, bir gece, tek başına içip, tek başına ölmek için severler. Onlar, bir gece bir düzen bozulup da birinin canı yanmasın diye tek tabanca gezerler...
18 aralik 2002 tarihli Ece Temelkuran yazisidir

Sushi Love




Google Arama Motoru Müdürlüğü
Arama Formu

1. Aramak istediğiniz sözcüğü yukarıdaki kutuya okunaklı olarak yazınız.
2. Bu sözcüğü bulmanız halinde ne amaçla kullanacağınızı ayrıntılı bir şekilde anlatınız.
3. Daha önce bu sözcüğü aradınız mı ya da ailenizde arayan var mı, belirtiniz.


Ad-Soyad :
T.C Kimlik No :
Adres :


Kaynak; http://www.ntvmsnbc.com/news/463967.asp

ne yapmali?


ne yapmalı?.. bugüne kadar sürdürdüğüm gibi, çevremdeki kişilerin davranış ve tutumlarını bilinçsiz bir aldırmazlıkla benimseyerek bu renksiz, kokusuz varlıkla yetinmeli mi; yoksa, başkalarından farklı olan, başkalarının isteğinden çok farklı, köklü bir eylem isteyen gerçek bir insan gibi bu miskin varlığı kökten değiştirmeli mi?

en basit sorunların çözümünde bile bocalayan bu sözde devrimci gölgeyi, hiç düzeltmeden, biraz olsun çekidüzen vermeden amaç edindiğimiz ülküleri gerçekleştirmek için hemen kavganın ortasına atıverelim mi? kendini yönetmeyi beceremeyen kişileri, toplumları yönetmek, onlara yeni yollar göstermek için hemen başa geçirelim mi? yoksa, toplu eylemlerde kütlelerin başına belâ olan zayıf kişilikleri önce sert ve sıkı bir sınavdan mı geçirmeli?


Oguz Atay "tutunamayanlar sayfa doksanuc"

amazing


Turkiye'de bunu yapan varsa soyleyin, bulun, buldurun olmadi...

Amerika'da var ben buldum :)



ic diyor $eytan** :)

**yeni raki

mektup

Okan Bayulgen'in rahmetli Boran Kaya icin yazdigi buruk agit...

oglum,
sana bu mektubu bizim cehenemden yaziyorum. bir yasima daha giricem nerdeyse. tabi bundan haberin yok senin . kronomometreye erken bastigin icin beni hep yakisikli hatirliycaksin. bizi bırakip gittigin yerde eski guzel gunleri dusunup hayiflanicaksin.
ama dur
sen hatirliyor musun beni ?
peki sen herhangi biseyi hatirliyor musun ?
ben 20 ydim tanistigimizda, sen beni en son 35 imde gordun istanbul'da. sonra sen kas'ta oldun o aksam ayni anda geldik antalya'ya. sen beni gormedin ben sana bakiyorken . ben sana oyle dikkatli baktim ki oglum ayrilirken sen iyi ki gormedin beni. yoksa gozgoze gelir gulerdik eskisi gibi. olmadik biyerde gulerdik ya hani. oyle olurdu yine. gozlerimizi kacirirdik ciddiyeti bozmamak icin. hani sahnede oldugu gibi. sen aglarken bakamazdim ya sana. sinirimi bozardin gulerdim . cunku sen her boktan sikayet ederdin oglum. oyle cok sikayet ederdin ki . sonunda sikilir gulerdim. sonra sende sikilirdin kendinden baskasi gibi olmak isterdin. mutlu olan bir baskasi gibi... dert etmeyen biri.. hani benim gibi biri. bir sey diyim mi sana oglum simdi donsen buralara ... ne gidilecek bir yol... ne ugruna alunecek bi kadin... her neyse... ama kadinlari cok dert ederdin sen... ama onlar seni severdi oglum..ama sen cok aglardin onlar icin... sevemezdin kendini bir turlu onlar seni cok sevse de . senin gibi olmak istemezdim o zaman... daha cok sevin beni... daha cok gulun bana beni daha cok isteyin...daha cok . ama seni en cok ben...!
bisey diyim mi sana oglum ? simdi donsen buralara ne gidilecek bir yol... ne ugruna olunecek bir kadin... ne de sabahlara kadar konusak sana vaadettiklerim... kandirdim seni oglum. parayi dert etme diye. yok oyle bi sey basarisizlik diye, illa da bir baskasi olmaya calisma salak gibi, bir kadin icin olme diye kandirdim.!!
artik umurunda degil mi bunlar? artik bozulmuyorsun bu islere ? askin da bi onemi kalmadi mi yoksa? o kadin icin olmez misin bir daha? ne var bir kere daha olsen... degmez mi o kadin buna? hani .. hani degerdi ? ciplak ayaklariyla yururken mezarinin ustunden keyiflenmiycekmisin topragin bes kat altinda? oyle de oldu zaten... vasiyet ettigin gibi ciplak ayakli kiza.
biraktin degil mi oglum ? biraktin... gittin... peki...
ama ben burdayim hala ben devam ediyorum. peki sen bakiyor musun bana ordan, guluyor musun bana, saniyor musun ben ayni sarkiyi soyluyorum? beni daha cok sevin beni... daha cok gulun bana beni daha cok isteyin...beni daha cok ozleyin . ama seni en cok ben.... ben... hayir ben cok degistim oglum bir baskasi degilim artik. vazgectim maymunlarin dunyasindan . biraktim alkislari. istemiyorum kahalari, stemiyorum bir aptal gibi yaslanmak . iste belki de bu yuzden seni en cok ben , en cok ozluyorum benim olu arkadasim....

broken



saturno- nicin kalbimi kiriyorsun joy?
joy- dokunmuyorum bile ona.
saturno- i$te ondan kiriliyor.

kubilay tuncer'in olagan mucizeler isimli eserinden

À l'intérieur


2007 Fransiz yapimi bir gerilim filmi... Film cekimlerinde galonlarca kan kullanilmis, gerilimi her dakikasinda dorukta tutarak ekrana adeta yapistiriyor..

izlenmesi tarafimdan oneriliyor...

daha ne bekliyorsunuz?

Yilmaz Ozdil'in bugun(07.10.2008) tarihli yazisindan alintidir....

Eğip bükmeden soralım...

*

Son 5-6 yılda...

PKK’lı mı tıktık içeri?

Subay-astsubay mı?

*

Eli silahlı teröristlere habire af çıkarırken; İstiklal Madalyası sahibi Jandarma Genel Komutanı’nı hapse atıp, beyin kanaması geçirene kadar içerde tutmadık mı?

PKK’ya yataklık yaptığı için hapiste yatan kadını, çıkarıp, Meclis’e sokarken, Cumhurbaşkanı’nın masasına davet ederken; 1’inci Ordu Komutanı’nı "terör örgütü kurmak"tan içeri tıkmadık mı?

Şehide "kelle" dediği için tazminat ödemeye mahkûm olan, "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir canım kardeşim" diyen Başbakan’a, "Bravo, aynen devam" deyip, yüzde 47 oy vermedik mi?

PKK, hastalanmaması için serçe parmağının tansiyonu bile ölçülen Abdullah Öcalan’ın saçı kesildi diye, kalkışma provası yapıp, Diyarbakır’ı yakıp yıktığında, polisin-askerin elini tutup, "Cana geleceğine mala gelsin" diyen Diyarbakır Valisi’ne "aferin" deyip, Başbakanlık Müsteşarı yapmadık mı?

Kafamızda Amerikan çuvalıyla gezerken, koordinatör saçmalığı icat edip, "Amerika bizi çok seviyor, istihbarat verecek" demedik mi?

"Amerika istedi diye harekátı kısa kestik, içerde parça bıraktık, o kampları tutmamız gerekirdi" dediği için, neredeyse "vatan haini" ilan edilen Deniz Baykal, o kamplardan gelen teröristler önceki gün Aktütün’ü bastığında haklı çıkmadı mı?

Irak’taki hacivat "Kedi bile vermem" derken; yaralı PKK’lıların tedavi edildiği Kuzey Irak’taki hastaneyi bile kendi ellerimizle yapmadık mı?

Vatandaşa zam üstüne zam geçirirken, PKK’yı koynunda besleyen Barzani’ye, Talabani’ye yarı fiyatına elektrik vermiyor muyuz?

İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de kadınları çocukları havaya uçurduklarında; besleme medyadaki arkadaşlar utanmadan, "Ne malum PKK’nın yaptığı" demedi mi?

Şehit çocukları çıplak ayakla gezerken, tabut başındaki karnı burnunda tazeler Allah’ıyla baş başa kalmışken; fitreleri zekátları Mehmetçik Vakfı yerine, Almanya’da din-iman hortumcusu olduğu alenen tescillenen Deniz Feneri’ne vermiyor muyuz?

Gariban ailelerin çocukları şakır şakır şehit düşerken, subay-astsubay çocukları oradan oraya tayin edilip, lise mezunu olana kadar 28 tane şehir değiştiriyor; yaşadıkları travma nedeniyle üniversite kazanamıyor ve onlara hiçbir ayrıcalık tanınmıyorken; "Babamın parası var, benim de bokumda boncuk var, onun için yurtdışında okuyorum" diyenler askerlikten yırtmıyor mu?

Bir zamanlar bu memlekette askerlik yapmayana kız bile verilmezken, "Popomda sivilce çıktı, bak bu da raporu" diyenler, askerlikten sıyırmıyor mu?

*

Genelkurmay, 68 kere basılan 46 şehit verdiğimiz gecekondudan bozma dandik karakolu, parasızlık nedeniyle 100 metre ileriye taşıyamadığımızı açıklarken; Genelkurmay eski Başkanı’na, korgeneral refakatinde askeri uçakla taşıyarak, 1 trilyon liralık zırhlı Audi almadık mı?

*

Neymiş efendim, terör zirvesi toplanmış, kararlılık mesajı çıkmış...

Yerim ben sizin o kararlılık diyen dillerinizi, yerim.


kaynakca

"we’d be so less fragile
if we’re made from metal
and our hearts from iron
and our minds from steel
and if we built an army
full of tender bodies
could we love each other
would we stop to feel

and you want three wishes:
one to fly the heavens
one to swim like fishes
and then one you’re saving for a rainy day
if your lover ever takes her love away

you say you want to know her like a lover
and undo her damage, she’ll be new again
soon you’ll find that if you try to save her
it will lose her anger
you will never win

and you want three wishes:
you want never bitter
and all delicious
and then one you’re saving for a rainy day
if your lover ever takes her love away

you want three wishes:
one to fly the heavens
one to swim like fishes
you want never bitter
and all delicious
and a clean conscience
and all it’s blisses

you want one true lover with a thousand kisses
you want soft and gentle and never vicious
and then one you’re saving for a rainy day
if your lover ever takes her love away"

kimler gazete okumaz

hipotiroidizm

Alakasiz bir $ey icin gittigim dermatolog'un verdigi tahlil ile ucundan kiyisindan bir$eyler cikti. bunu kurcalamamiz lazim denildikce kurcalattim :)

sonuc hipotiroidizm...

$a$kin $a$kin bakarken bunun tiroid'in az calismasi oldugunu ogrendim. ilk baslarda en du$uk doz ile bu hormonu takviye etmeye ba$ladik...

sonumuz hayrola...

daha fazlasi ise;

Tiroidin az çalışması ( hipotiroidizm )

Tiroidin yeteri kadar çalışamamasına, yani yeteri kadar hormon üretememesine hipotiroidizm adı verilir. Bu durumda organlar daha az enerjiye sahiptir ve daha az çalışıyordur, diğer bir deyişle metabolizmada çeşitli derecelerde yavaşlama vardır. Bu hastaların en önemli yakınmaları :
İş yapmada isteksizlik
Yorgunluk
Soğuğa karşı dayanıksızlık
Tedaviye dirençli kabızlık
İştahsızlığa karşın kolay kilo alma
Tırnaklarda incelme ve kırılma
Ciltte kuruma
Göz çevresinde elde ve yüzde şişlik (ödem)
Vücut kıllarında azalma
Ter salgısının azalması veya kaybı
Daha ileri devrelerde unutkanlık ve dil büyümesi gibi bulgular tabloya eşlik edebilir.
Özellikle yaşlı hastalarda tablonun ilerlemesi koma ile sonuçlanabilir.
Tiroidin az çalışmasına neden olan durumlar nelerdir ?

Hipotiroidizme neden olabilen birçok hastalık vardır. Bunların hemen hepsi tiroid hormon yapımında azalmaya neden olmaktadır. Çok küçük bir grupta hormon düzeyi normal olmasına karşın hormonların dokular tarafından kullanılmasında sorun vardır. Bu grupta genetik bozukluk söz konusudur. Ayrıca sık olmamakla beraber daha önce isimleri verilen ve beyinde bulunan hipofiz ve hipotalamus adlı bölgelerin hastalıkları da hipotiroidizme neden olabilir. Burada sadece tiroide ait olan ve en sık görülen hastalıklar verilecektir.
Özellikle yaşli hastalarda az çalişmanin en önemli nedenlerinden biri, vücudun savunma sistemlerinin tiroidi harap etmesine bağlı gelişen hipotiroidizm olup Hashimoto hastalığı adını alır. Vücutta bu şekilde ortaya çıkan hastalıklara genel olarak otoimmün hastalıklar dendiğini hatırlatmakta yarar vardır.
Daha sonra da değinileceği gibi tiroidin iltihabi hastalıklarının son devresinde ortaya çıkabilir.
Bir diğer önemli bir neden ise daha önce de değinildiği gibi iyot eksikliği sonucu ortaya çıkan az çalışmadır.
Bazen bebekler tiroitsiz doğarlar. Bunlarda şiddetli tiroit yetersizliği ortaya çıkar.
Ayrıca tiroit ameliyatından sonra çıkarılan tiroit doku miktarına bağlı olarak gelişebilir. Bu durum özellikle ameliyattan sonra muntazam kontrollere gitmeyen hastalarda sinsice ortaya çıkabilir.
Herhangi bir nedenle radyoaktif iyot tedavisi almış hastaların çoğunda hipotiroidizm ortaya çıkabilir.
Daha önce değinilen ve tiroidin çalışmasını bozabilen yiyeceklerin aşırı tüketilmesi tiroidin az çalışmasına ve guatra neden olabilmektedir.
Ender olarak bazı ilaçların sürekli kullanılması da hastalıkla sonuçlanabilir. Bunlar içinde en iyi bilineni psikiyatrik hastalarda kullanılan lityum adlı maddedir

umut sarikaya

six feet under


Sufer'in tavsiyelerinden birine uyarak dun gece izlemeye ba$ladim...

Asi abi,
e$cinsel kucuk erkek karde$
uyu$turucu bagimlisi kiz karde$
olen baba
aldatan anne...

bizi ne bekliyor...

Garden State

nasil bir film kacirdigimi fark edememi$im, ak$am mailime sufer'in gonderdigi $arki du$ene kadar... $arkiyi takip edince "garden state" cikti kar$ima. keyif aldim her saniyesinde...

2004 yilinda yapilmi$ garden state..

bu kadar yalin, bu kadar dogal, bu kadar icindeymi$sin gibi bir film olabilir mi? insan kendini sorgular mi, neresindeyim ben hayatin, neden butun bunlar...


Oyle kareler var ki filmde...
yillardir goru$memi$ arkada$lar,
kucuk smiley iceren haplar,
doktor baba, hasta cocuk,
yalanci bir Sam,
dededen kalma bir motosiklet,
mezar hirsizi,
ali$veri$ merkezi yapilacakken coken topragin bekcisi ve onun hayati...
intihar eden arkada$lar,
evden ayrilmak,
artik olmayan bir yeri ozlemek,
guven,
korku...


Hayatta her $ey olabilir.
Bu gercek.
Bazen buyuk aci verir.
Aslina bakarsan ba$ka bir $eyimiz yok.
Nasilsin?
Guvendeyim.
Seninleyken guvende hissediyorum.
Yuvamda gibi.

Spoiler icermektedir...

max payne

Bilmeyenler icin ufak bir ozet geceyim;

The Max Payne series has a major cinematic influence: the Hong Kong action movie genre, particularly the work of director John Woo, which features a great deal of slow-motion violence and gunfights, almost resembling ballet. "John Woo" is in fact the password that the mobsters must recite to enter their laundromat hideaway.

The game's stylish cinematography and choreography is combined with heavy film noir, pulp noir, and pulp fiction influences in characters and dialogue. Rather than employing rendered or digitized cinematic movies for cutscenes, the story is told instead with "graphic novels" and narrated in the heavy-handed style of radio detective dramas such as Pat Novak for Hire. The games are dark and noir-style, following Max Payne, a troubled cop with internal and external conflicts in a dark, sinister New York City.

Max payne artik beyaz perde de.

Buyuk bir hayal kirikligi yaratmamasini umarak, bekliyoruz...

tired


Yogun gecen bir hafta ve sonun'un ardindan yeniden haftamiz ba$ladi... nefret edilen pazartesi sendromunu hic ya$amayan ben, neden bugun pazartesi diye uyandim uyuyamadigim uykumdan...

Gectigimiz haftayi kaplayan cokca ihale'ye bugun 2 yenisi daha dahil olmustu. Girilen i$lerin sonuclari bir kenara dursun. Yeni cikanlarida kucagimda buldum...

Yorgunum, kime ne?

PS. yukarida ki abla kim diye sormayin, bende bilmiyorum. Ama en az benim kadar yorulmu$ $ekilden anla$ilacagi uzere :)

in bruges


yonetmenligini Martin McDonagh'in yaptigi "in brudges" 2008 yilinda gosterime girdi. bir cuce, bir irlandali, bir ingiliz'in belcika'nin bruges kentinde ya$adiklarini konu aliyor. ilginc bir mizah anlayi$i iceren film, beklenmedik bir $ekilde sonuclaniyor.

- Prison, death,it didn't matter.
- Because at least in prison and at least in death, you know.
- I wouldn't be in fucking Bruges.
- But then, like a flash,it came to me, and I realized,
- 'Fuck, man, maybe that's what Hell is.
- 'The entire rest of eternity spent in fucking Bruges!'
- And I really, really hoped I wouldn't die.
- I really, really hoped I wouldn't die.

losing game


neden cali$ip didiniyoruz? ne icin kendimizi paraliyoruz, hangi temeller uzerine kuruyoruz hayatimizi, neden ideallerimiz var...

bir kac gundur kafamin icerisindeki tilkilerin beyinlerinde dolanan cumleciklerden bir kaci aslinda yukarida siraladiklarim.

yine hayatinin icerisinde birisini kaybetmi$ olmanin verdigi aci mi? yoksa birisini kavurucu gune$in altinda topragin altina gommek mi? bir kac kurek toprak attiktan sonra yuzundeki ya$i silmek istediginde gozune kacan olum kokan toprak mi.. herkes aglarken bogazina dugumlenen hislerin mi yoksa, kurulan tum bu devrik cumlelerin gizli oznesi..

ellerimi paralayan bir caba, uzerimi kaplayan toz, genzimi yakan huzun

sifir arti sifir elde var sifir.

Teror dersi

Bugun ki ko$esinde Can Dundar oldukca onemli bir konuya deginmi$. Toplumsal bilincimizin (bilincsizligimizin demek daha dogru olur) nelere yol acabilecegini ozetlemi$ ve geli$mi$ toplumlarda bu bilinci olu$turmak icin yapilan cali$malardan biri olan "preparing for emergencies what you need to know" sitesini ornek vermi$. Sitenin amaci Birle$ik krallik halkinin teror, afet, yangin vs. felaketler oldugunda ne yapmasi gerektigi konusunda bilgilendirmeler yapmak bro$urler hazirlamak. Sitede bu tip klavuzlar 10'un uzerinde dil icin tercume edilmi$ durumda bunlardan bir tanesi de turkce. Edinmek icin linki kullanabilirsiniz

Cok temel kurallari iceren dokumantasyonu 7'den 70'e her ki$inin okumasi ve anlamasi ve bu bilinc dogrultusunda hareket etmesi gerektigine inaniyorum...

Can Dundar'in yazisi ise;

Başta “sokaktaki adam”ın...
Bir yerde bomba patlıyor. Bu tuzağın başına bin kişi toplanıyor. Ve ikinci bomba, meraklıları öldürüyor.
Patlama olduğunda ne yapmamız gerektiğini biliyor muyuz? Herhangi bir yerde buna ilişkin haber, duyuru, ilan, afiş gördünüz mü?
Ya ilk yardım? Yaralılara nasıl müdahale edeceğiz; ilkin kimi haberdar edeceğiz; taşımak mı iyidir, bekletmek mi; bu konularda kime danışabiliriz ki?
Medya? 30 yıldır hâlâ, yayını 3 dakika geciktirmeyi göze alıp saldırıya uğrayanların kan revan içindeki görüntülerini kapatmayı öğrenemedik. Aynı kanlı görüntüleri müzikle soslandırıp tekrar tekrar vermenin ancak panik yaratmaya ve terörün işine yaradığını anlayamadık. Tabii bir de ülkenin yasa büründüğü gecelerde vur patlasın çal oynasından vazgeçemeyenler var. Ama onların eğitim sorunu daha derin...
Yazinin tumu icin ise

The Dark Knight

Gosterime girmesini iple cektigim, cocukluk kahramanim Batman ve Joker ikilemiydi filmimiz. Batman Begins ile ba$layan kimdir bu Batman, Joker nereden cikmi$tir, Gotham City neresidir, Rachel neden "birgun gotham'in batman'a ihtiyaci kalmadiginda belki biz..." cumlesi nereden ciktigini, nerelere varacagini anlatir aslinda.


Bir gorsel $olen, ultra teknolojiler ile donatilmi$, ama tum kalbi insaniyetle dolu olan, karanlik tarafa yakla$tigini fark ettiginde bir an icin durup yerini yeniden belirleyen kahramanimizdi aslinda.

Ilk filmden ali$kin oldugumuz Chritisan Bale, Michael Cane, Morgan Freeman, Gary Oldman birlikte payla$iyorlar ba$rolu. Kimi yorumlara gore bir Batman filminden cok Joker'in kaotik hayat biyografisi aslinda...

Topragi bol olsun Heath Ledger izledigim en saglam karakter oyununu oynami$. Hannibal Lecter ne ise biraz o, kimi zaman seri katil, kimi zaman felsefe profesoru, kimi zaman ise siradan bir insan....

Hem$ire kiyafeti ile hastaneden ciki$i gozumun onunde, paranoid bir $ekilde dudagini yalayi$i, agzinda ki yaralar ile ilgili tutarsiz hikayeleri... Izledigim en saglam karakter orneklerinden biriydi...

En kisa zamanda yeniden izlemek icin sabirsizlanan ben..

neden du$eriz?
tekrar ayaga kalkmayi ogrenmek icin...

island blue


koop is singing song...
"Hello my love
It's getting cold on this island
I'm sad alone
I'm so sad on my own
The truth is
We were much too young"