miranda july 2005 yili yapimi kisacik bir$eydir.

uc dakika elli yedi saniye icinde bir cumle gecer butunde;
herhangi birinin en cok sevdigi insan misin? diye sorar sokaktan gecen, hic tanimadigi insanlara...

kim nasil cevap verir bu soruya,
veya sen kimsenin hayatinda
neredesin diye
sorasi gelir izledikten sonra yanindakine...

sorsan bile sonra ki soru $u olmali midir?
ya sen o'nun hayatinda en sevdigi ki$i misin?

ya degilsen, nesin o zaman sen? hayat mi, hayal mi?


Issızlığın ortasında bir filmi anlamak!
Aslına bakılırsa, " Issız Adam " hakkında bir daha yazacağımı hiç düşünmezdim.
Filme yazık çünkü!
Biz üzerine konuştukça film olmaktan çıkıyor; her yana yapışan, çektikçe uzayan ve tadı kaçmış bir sakıza dönüşüyor çünkü! Filmi bugüne kadar izlemiş olanlara da yazık!
Filmi sevmişler ya da sevmemişler! Normal! Artık onları kendi hallerine bırakmak gerek!
Ama özellikle Hıncal Ağabey (Uluç) öyle şeyler yazdı ki, hatta filmi, yönetmenini ve filmi ciddiye alan seyircileri öylesine hırpaladı ki...
Şimdi gel de iki satır daha karalama!..

" Issız Adam "ı bir sinema yapıtı olarak beğenmeyen ve bu açıdan eleştirenler ayrı! Onlara sözüm yok! Ama filmin öyküsüne aşk meşk meselesi açısından yaklaşıp yerden yere vuranların yaklaşımında iki nokta dikkatimi çekiyor.
Birincisi...
Hem Hıncal Ağabey'in hem Oray'ın (Eğin) yazılarında ortaya çıkan bir takıntı...
Evet, neredeyse bir takıntı!
Filmin erkek kahramanı Alper'in Ada'yla karşılaşmadan önceki hayatına takılmışlar!
Neden Alper'in cinsel tercihleri ve hayatı öyleymiş; filmin kadın kahramanı Ada'yı nasıl olup da hayatına sokuvermiş? Bunlar hiç açık değilmiş! "Niye?"si hiç yer almıyormuş filmde..
İşte bu noktada bir sakatlık, bir yanlışlık varmış!

İster aşk, isterse aşka benzer bir ilişki olsun, nasıl başlar?
Bir tür çarpışmayla..
Ardından istek gelir...
Ve gözü kör sevgi...
İnsanlar birbirlerine cv'lerini vererek; hayatlarının nedenlerini niçinlerini uzun uzadıya açıklayarak âşık olmazlar.
Gönüldür bu çünkü; bilmez tanımaz, sever!
Zaten çoğu zaman tanıdıkça solar aşk!
Ya da tanıyıp da taraflardan birinin paslı gövdesinde su alan delikler ortaya çıkınca batar aşk gemisi!
Aşkın geçmişi yoktur. (Tamam, onun zayıf tarafıdır bu ama öyledir!) " Şimdi "de yaşar aşk, gelecekten korkar!
Bu bakımdan filmdeki Alper'in ve Ada'nın geçmişini; nedenini niçinini sorgulayan yazarların filmin eksiğine değil " fazlası "na (yani aşka) itiraz ettiklerini düşünüyorum.
Hani Çağan Irmak'a sürekli " Alper niye öyle ha, niye, niye, anlat bize " diye sorup duranlara ben de içimden sormak istiyorum bazen...
Hayatta karşınıza aşk çıktığında böyle mi yapıyorsunuz? Böyle yaparsanız birini gerçekten sevmeniz mümkün mü?

Gelelim ikinci noktaya...
Neden ağlanıyormuş filmin sonunda?
Hiç seni terk edip giden bir adamın peşinden ağlanır mıymış?
Bir kere şunu kabul edelim; " Issız Adam "ın finalinde ağlayanlar doğrudan Alper'le Ada'nın öyküsüne ve ayrılıklarına ağlamıyorlar.
O seyirciler bazı durumlarda ilişki bitse bile aşkın bitmediğini biliyor ve filmin bu gerçeği hatırlatması karşısında gözyaşlarını tutamıyorlar. Bu bir.
Özlem duygusunun ne kadar güçlü ve kalıcı olduğunu biliyorlar ve bunun bir film yoluyla hissettirilmesi karşısında kendilerini tutamıyor, ağlıyorlar. Aşk, özlemdir. Bu iki.
Bütün bunların Alper'in berbat kişiliğiyle, Ada'nın silikliğiyle falan ilgisinin olmadığını anlayabilmek zor mu?
Sanmam!
Ama insan anlamak istemeyebilir.
İşte bunu yürekten anlarım!

Ha$met Babaoglunun 26 Kasim 2008 tarihli ko$esinden alintidir.

Universiteli delikanli Kolejli kiza bir voleybol macinda rastladi.Okul salonundaydi mac. Tribunsuz, minik bir salon.. Seyircilerle, oyuncular arasinda, sahanin cizgisi vardi sadece.. O kadar yakindilar..

Delikanli, bu tatli, bu guzel, bu dunyalar $irini kizi ilk defa goruyordu takimda.. Ho$landigini, fena halde ho$landigini hissetti. Az sonra bir $eyi daha hissetti. Uzun zamandan beri maci degil, o guzel kizi izledigini.. Kiz servis atarken hemen onunden gecti. Goz goze geldiler.. Kiz gulumsedi.. Delikanli, cok populerdi o yillarda..Kiz onu tanimi$ olmaliydi. Kim bilir, belki kiz da ondan ho$lanmi$ti.. Belki de delikanli oyle olmasini istedigi icin ona oyle gelmi$ti.. Set degi$ip, takim kar$iya gidince, delikanlida yerini degi$tirdi, o da kar$iya gitti.. Ucuncu sette tekrar eski yerine dondu.. Kizda gidi$ geli$leri fark etmi$ti galiba.. Bir defa daha gulumsedi. Manidar..
"Anladim" der gibi bir gulumseyi$ti bu.. Delikanli o hafta boyu hep bu dunyalar $irini kizi du$undu.. Pazar gunu, sabahin korunde kalkti, erkenden oynanacak maci, ne maci canim, o dunyalar $irini kizi gormek icin.. Delikanli artik kizin hicbir macini kacirmiyordu.
Dahasi..Ankara Koleji'nin her dagili$ saatinde, okul civarinda oluyordu, onu bir kez daha gormek icin.. Kar$ila$tiklarinda, hafif cok hafif bir gulumseme, cok minik bir ba$ egmesi ile selamla$ir olmu$lardi..Bir defasinda, yaptigina sonra kendisi de gunlerce guldu.. O gun gene tesadufmu$ gibi, okul dagilimi kizin kar$isina cikmi$, gulumseyerek selamlami$, sonra arka sokaklara dalip, yildirim gibi ko$arak, bir blok otede gene kar$isina cikmi$ti.. Kiz bu defa, iyice gulmu$tu.. Kar$isinda, sozum ona agir agir yuruyen, ama nefes nefese delikanliyi gorunce..
Delikanli, voleybol takiminin kaptanini iyi taniyordu. Arkada$tilar.Sonunda butun cesaretini topladi, kaptana acildi.. O kizdan fena halde ho$laniyordu. Galiba kiz da ona kar$i bo$ degildi. Bir yerde,bir $ekilde tani$malari gerekiyordu.. O zamanlar, bu i$ler boyle oluyordu cunku.. Kaptan: "Tabii" dedi.. "Bu hafta sonu guzel bir konser var. Biz onunla gitmeye karar vermi$tik zaten. Sen de gel. Hem konseri birlikte izleriz, hem de tani$irsiniz.."

"Mutluluk i$te bu olmali" diye du$undu delikanli. "Mutluluk i$te bu.." Ve konser gunune kadar geceleri hic uyuyamadi.. Konser gununu de hic ama hic unutmadi..O ne heyecandi oyle.. Konserin verildigi sinemanin kapisinda tani$tilar.. El siki$tilar.. O guzel ele dokundugu ani da hic unutmadi delikanli.. Kaptan, salona girdiklerinde, ustaca bir manevra daha yapti. Delikanli ile dunyalar $irini kiz yan yana du$tuler. İnanamiyordu delikanli.. Onunla nihayet yan yana oturduguna, onun sicakligini hissettigine, onun nefesini duyduguna inanamiyordu.. Biraz once tani$irken tuttugu el, bir kari$ otesinde oylesine duruyor, delikanli, sahnede dunyanin en romantik $arkisi soylenirken ki, o an dunyanin butun $arkilari dunyanin en romantik $arkisiydi ya, o eli tutmak icin oylesine buyuk bir arzu duyuyordu ki icinde.. Ama uzatamiyordu i$te elini.. Her $ey boyle iyi giderken, yanli$ bir hareketle, onu urkutebileceginden, incitebileceginden oylesine korkuyordu ki.. Sonunda dayanamadi, sanki kolu uyu$mu$ gibi, uzandi.. Kolunu kizin koltugunun arkasina koydu.. Kizin omzuna degil.. Koltugun uzerine.. Sonra kiz arkaya yaslandi.. Birkac sac teli, delikanlinin elinin uzerine dokundu..

Kalbi yerinden firlayacak gibi atiyordu artik genc adamin.. Dunyalar $irini kizin saclari eline dokunuyordu cunku..Konserden cikarken, kiz, $akala$ti.. "Sizi her macimizda goruyoruz. Ali$tik nerdeyse.. Yarin Adana'da macimiz var.. Gozlerimiz sizi arayacak.."
Hayir, aramayacakti..Delikanli o anda kararini vermi$ti cunku.. Cebinde onu otobusle Adana'ya goturup getirecek, hatta ogle yemeginde bir de Adana kebap yedirecek kadar para vardi.. Gece yarisi kalkan otobuse bindi..

Sabah erkenden Adana'ya indi. Mac saatine kadar ba$i bo$ dola$ti. Salona erkenden girdi, en on siraya tam servis ko$esine en yakin yere oturdu.. Takimlar sahaya cikarken, salondaki en heyecanli seyirci oydu. Mac falan degildi sebep tabii.. İlk sette kiz farkinda bile degildi onun.. Nerden olsundu ki.. İkinci sette obur tarafa gittiler.. Donduklerinde, ucuncu sette kiz fark etti delikanliyi..Yuzunde cok ama cok $a$kin bir ifade, biraz mutluluk, biraz da gurur vardi sanki.. Ankara'nin hele Kolej'de cok populer bu delikanlisinin onun icin ta oralara geldigini bilmenin gururu..

Mac bitti. Kiz soyunma odasina, delikanli garajlara gitti. Tek kelime konu$madan.. Konu$maya gelmemi$ti ki..Kiz "Ke$ke orada olsaydin" demi$ti. O da olmu$tu i$te.. Hepsi o..
Ona o kadar cok $ey soylemek istiyordu ki aslinda..Bir gun universite kantininde gazete okurken, ic sayfalarda bir $iire rastladi. Daha dogrusu bir $iirden alinmi$ bir dortluge.. Soylemek istedigi her $ey bu dort satirda vardi sanki..Bembeyaz bir karta yazdi o dort satiri.. Ogleden sonrayi zor etti, Kolejin onune gitmek icin.. Kizin kar$idan geldigini gordu. Ko$arak yanina gitti. "Bu sana" diye karti eline tutu$turdu ve kayboldu ortadan, kiz, dizeleri okurken..

"Ne hasta beklerdi sabahi
Ne taze oluyu mezar
Ne de $eytan bir gunahi
Seni bekledigim kadar!.."

Ertesi gun ogleden sonra, tarif edilemez heyecanlar icinde Kolej'in onundeydi gene.. Kiz kar$idan geliyordu.. Bu defa yaninda arkada$lari yoktu. Yalnizdi..Yakla$tiginda i$aret etti delikanliya.. Gozlerine inanamadi genc adam.. Onu yanina mi cagiriyordu yoksa.. Evet, cagiriyordu i$te.. Kalbinin duracagini sandi yakla$irken.. "Sana bir $eyler soylemek istiyorum" dedi kiz.. O da heyecanliydi, belli..

"Bak iyi dinle.. Dunku satirlar icin cok te$ekkurler.. Herhalde hissettin, ben de senden ho$laniyorum. Ama senden evvel tanidigim birisi daha var. Ondan da ho$laniyorum ve henuz karar veremedim, hanginizden daha cok ho$landigima.. Ve de $u anda, onu terk etmem icin bir sebep yok."

"O zaman karar verdiginde ve de eger sectigin ben olursam, hayatinda ba$ka kimse olmazsa, ara beni" dedi delikanli ikiletmeden.. Ayrildi kizin yanindan.. Bir daha voleybol macina gitmeden, bir daha okul yolunda onune cikmadan.. Bir daha onu hic gormeden..
Yillarca sonra Levent'in soyleyecegi $arkidaki Sezen'in sozlerini o, o zaman biliyordu sanki. A$k onurlu olmaliydi.. Gunlerce, haftalarca, aylarca bekledi.. Tipki, kiza verdigi o dortlukteki gibi bekledi.. Hastanin sabahi, seytanin gunahi bekledigi gibi bekledi.. Heyecanla bekledi. Hirsla, arzuyla bekledi. Umutla, umutsuzlukla bekledi. Bazen ofkeyle bekledi.. Ama bekledi.. Ba$ka hic kimseye bakmadan, ba$ka hic kimseyi bulmadan bekledi.
Bir gun bir $iir antolojisinde $iirin tamamini buldu.. İki dortluktu $iir aslinda.. İlki kiza verdigi.. Bir ikinci dortluk daha vardi o kadar.. O dortlugu de bir kartin arkasina dikkatle yazdi.. Cebine koydu..

Bekleyi$ suruyor, suruyordu..Okullar kapandi, acildi.. Aylar, aylar gecti.. Bir gun delikanli kizi aniden kar$isinda gordu.. "Gunlerdir seni ariyorum" dedi kiz.
"Gunlerdir seni ariyorum. İ$te sana haber.. Artik hayatimda hic kimse yok!.."
"Yaa" dedi delikanli.. "Yaa" dedi sadece..Kalbi heyecandan olesiye carparken, aylardir olesiye bekledigi an gelip catmi$ken, agzindan sadece bu ses cikmi$ti..
"Yaaa!.."
Cebinde artik iyice eskimi$ karti uzatti kiza.. "Sana bir $iirin ilk dortlugunu vermi$tim ya bir gun" dedi.. "Bu da ikinci ve son dortlugu onun.."
Sonra yurudu gitti, arkasina bile bakmadan.. Kiz dizelere bakarken..

"Gecti istemem gelmeni
Yoklugunda buldum seni.
Birak vehmimde golgeni
Gelme artik neye yarar!.."
Aradan yillar, cok ama cok uzun yillar gecti. Delikanli bugun hâlâ du$unuyor..O uzun, cok uzun bekleyi$ a$kini oldurmu$ muydu, acaba?.

Ya da beklerken, olesiye beklerken hayalinde oylesine bir sevgili yaratmi$ti ki, artik ya$ayan hic kimse bu hayali dolduramazdi.. O sevgilinin kendisi bile.. Hayalindekini ya$atmak icin mi, ya$ayani silmi$ti yani?.. Yoklugunda bulmak bu mu demek oluyordu?..
Ya da.. Ya da..

Bir $iirin romantizmine mi kapilmi$, bir delikanlilik jesti ugruna, mutlulugunun uzerinden oylece yuruyup gitmi$ti, acaba? Delikanli bu sorularin yanitini bugun hâlâ bilmiyor..Bilmedigini de en iyi ben biliyorum.. Cunku, delikanli bendim!..

Hincal Uluc

$imdiden bir hatirasin



$imdiden bir hatirasin
bulutsa, tozsa, ucarsa
butun (a$klar) paranteze alinsin
ruzgar canisin, ruzgârin diline dolanirsin
ne bir $arkisin,
ne de dillerde nagme adin
artik bazi $arkilar kadar yarilisin

gunler izmarit diplerinde biriksin
o zaman mutlaka bir trenle gelirsin
kopuklerdensin, mavisin, sakinsin
istesen suyun tenine biti$irsin
ellerimi biraktim, artik buna sana yazsin
icimde iki ya$li balik varsa,
icimde biri pulsuz, iki balik varsa
biri senden, gelirsen ve yok edersen
bunu yazmak istiyorum sana
sonra postalamak istiyorum
pulsuz bir zarfla
hicbir mektup artik ikna etmiyor beni hayata

bu kirmizi oyalarla saclarimda
beyaz bir tulbent gibi kalirsam
tenimde, suzemedigim tortularla
gun olur sararirsa sayfalarda
biraktim ellerimi, sana bunu yazsin
$imdiden bir hatirlasin

kirik kalplerle suslu bir sayfaysan
camsan, saydamsan, beni kirarsan
simlerimle sevi$irim seninle
o suslu sayfalarin uzerinde
icimde mutlu iki yil varsa,
icimde biri simli iki kadin varsa
sen, gelirsen ve yok edersen
bunu yazmak istiyorum sana
sonra postalamak istiyorum
simli bir yilba$i kartiyla
hicbir mektup artik beni ikna etmiyor hayata

didem madak

yagmur herkese yagar



Yagmur herkese yagar
Gune$ isitir herkesi
Mevsimler herkes icindir
Yalniz cig altinda kalan
Sele kapilan her zaman birkac ki$i

Herkes icindir a$k da ayrilik da
Yalnizca birkac ki$i olur acidan
Eskiden olumle tartilirdi ayrilik
Kiminin hayati yalnizca unutkanliktan

Her $ey, herkes icin degildir oysa
Kimi hicbir$ey ogrenmez karanliktan
Yalnizligi kullanmayi bilmez kimi
Kimi ayrilamaz karanliktan

Yagmur herkese yagar
Ama cok az insan tutar yagmurun ellerini
Onca $arki, onca film, onca roman
Ama sevmeye yetmez herkesin kalbi

Cig altinda kalan sele kapilan
A$ktan ve acidan olen
Birkac ki$i dunyayi ba$ka bir yer yapmaya yeter
Aslinda onlarin hikayesidir anlatilan
Digerleri dinler, seyreder, gecer gider
Gecer gider herkes
Hikayelerdir geriye kalan.

MURATHAN MUNGAN

bir zamanlar iki ki$i varmi$ ayni yarimada'da ya$ayan. birbirlerinden ayrilamayan bu iki ki$iyi her goren kiskanir, aralarinda ki payla$imi hayranlikla izlermi$. gun gecmemi$ ki adam kadindan uzak vakit gecirsin, ya da kadin adamdan... i$ten cikan ikili gozlerini birbirlerinin yaninda acar olmu$. ellerinde kimi zaman icecek bir $i$e rom, kimi zaman sadece su olmu$. sokaklari ar$inlami$lar gunler geceler boyunca.

her$ey ruya gibi ya$anir olmu$tur $ehirde. butun rengine ragmen adamin icin karanlik ama yuzu aydinlikmi$ kadina baktiginda. kadin uzaklara gitmi$ defalarca, kimi zaman aralara deniz girmi$, kimi zaman okyanus. ama hep adamin yanina donmu$. hep ozel bir bag varmi$ aralarinda...

adam gunun birinde dayanamami$, artik uykusunu kaciran $eyin ne yatmadan once ictigi kahve, nede bombo$ kavrulan midesi olmadigini soylemeyi dilemi$ kadina. korkmu$ gunler boyunca, gecelerce gozlerinin icine bakarak dinledigi kadin'a artik sen olmazsan olmam demek istemi$, yarim kalan $eylerin onunla tamamlanacagini du$unmu$ hayati boyunca... her sabah uyandiginda bo$ kalan yaninin, her doldurmaya cali$tiginda beceremedigi kalbinin, herdaim onu arzulayan gozlerinin bir tek o kadini aradigini haykirmak istemi$...

uyumu$, uyanmi$ gunlerce kivranmi$ bunu nasil diyebilirim diye. bir ak$am vakti yine her daim bulu$tuklari semtin kiyisinda bir parkin kenarinda oturur bulmu$lar kendilerini. kah gulmu$ kah eglenmi$ kadin ama adamda bir gariplik varmi$. sormu$ dayanamayip;
- "neyin var senin bugun?"
-"nasil desem bilemiyorum" demi$ adam.
- "anlat bana" demi$ kadin, derya deniz gozlerini adama dikip
- "bunlari diyemecegim aslinda sana, sadece bir soru soracagim. elbette ki kabul edersen?"
- " ne demek istiyorsun, anlamiyorum ilk defa seni" demi$ kadin. anladigi halde...
- "biz seninle cok ama cok iyi bi$iyiz degil mi?"
- "nasil bi$iy, arkada$iz, dostuz, herbi$eyiyiz birbirimizin"
- "yok aramizda ozel bir$eyler var... benimle senin aranda, seninle benim..." demi$ adam kadindan gozlerini ayirmadan. ici urpermi$ kadinin oysa ki cok sevdigi montu uzerindeymi$. anlamaza yatsa bilecegini tahmin etmi$ adamin. ve dayanamayip sormu$ adam sonunda;
- "neden sevgili olmuyoruz biz?"
korktugu $ey ba$ina gelmi$ kadinin... karmakari$ik duygular icerisinde bogulurken;
- "yok olamaz, olamayiz..." deyivermi$... cok istedigi halde adami hayatinda, korkmu$ kaybetmekten. adami, dostlugunu, arkada$ligini, koluna girip icmeyi, slmslkl sarildigini...
- "neden demeye korkuyorum" demi$ adam aglamamak icin zor dururken. ilk defa kadin adami bu kadar $a$kin, uzgun, kirgin gormu$... adam bakamami$ bile kadinin yuzune, utanmi$ bir suc i$lemi$ gibi. bir gunah i$lemi$ edasi ile ayrilmi$ adam kadinin yanindan...

gun olmu$ geceye donmu$, adam korkar olmu$ kadindan. ona kar$i hissettiklerini azaltmak istemi$... bir ba$ka kadin cikmi$ kar$isina, teselli arayan, belki umudunu yitirmi$ bir kadin... peki demi$ teslim olmu$... tukenecegiz, demi$ icinden adam... elbet gun gelecek. bende seni ne kadar cok sevdigimi hatirlayacagim. hic unutmayacagim bana bakan derya deniz gozleri, o icinden bahar gecmi$ kokuyu, rengarenk hayatini, hic bilmedigi dudaklarin tadini...

unutmamaya yemin ederek, bir yalani ya$ar adam yillar boyunca.. gucu bitene kadar sevmedigi, ali$kanliktan ibaret bir ya$ami ya$ar. rutine baglanmi$ sevmeler, ate$i sonmu$ bedenler, korkak sevi$meler...

eninde sonunda bitmi$ adamin hayatinda ki yeni kadin... adam yine kalmi$ bir ba$ina. hic aklindan cikmami$ o eski hikayenin ba$ kahramani coktan uzaklara gitmi$tir. elini uzatsa tutabilecegi ruyasini asla goremeyecek olan adam, kabuslarinin ortasinda, bir ba$ina, pic gibi kalir...

tek tutundugu dali ilaclari ve alkoludur...

gun gelecek gune$ dogacak midir bu topraklara...

issiz adam


vizyona girdigini hafizamdan sildigim icin unuttugum, hatirlatanlari duymazdan geldigim filmdi...

umarim yer olmazda izlemem diye du$luyordum sirada beklerken. lakin kacip kurtulamadim...

bir a$k hikayesiydi alper ile ada arasinda ki. yeni cagimizin cok bilmi$i kizi ve cok gormu$ gecirmi$, ayaklari asla yere basmayan zengin ve kazanova erkegimiz...

yarisinda cikip gitme istegi uyandiriyor, henuz aglatmami$ken... kalkip, sinemadan cikma istegi..

lakin beceremiyorum, ayaklarim geri donuyor salona, tahminlerim dogru cikiyor, salondan kacsam bile, gordugum gerceklerden kacamayacak oluyorum...

sona yakla$tikca goz ya$i sariyor, mideme inen yumruklar bogazima oturuyor... onlarca insanin ortasinda, hungurduyorum kendi kendime...

film bitiyor, bende gozya$i bitmiyor, finalde yazilar gecerken kalkamiyorum oturdugum sinema koltugundan...

aglamaktan korktugumdan degil, yuzle$tigim kendimden...

LOST


Coldplay - Lost feat Jay-z from malepa85 on Vimeo.

just because i'm losing
doesn't mean i'm lost
doesn't mean i'll stop
doesn't mean i will cross

just because i'm hurting
doesn't mean i'm hurt
doesn't mean i didn't get what i deserve
no better and no worse

i just got lost
every river that i've tried to cross
and every door i ever tried was locked
ooh-oh, and i'm just waiting till the shine wears off

you might be a big fish
in a little pond
doesn't mean you've won
'cause along may come
a bigger one
and you'll be lost

every river that you tried to cross
every gun you ever held went off
ooh-oh, and i'm just waiting till the firing starts
ooh-oh, and i'm just waiting till the shine wears off

breathe me













help, i have done it again
i, have been here many times before
hurt, myself again, today
and, the worst part is there's no one else to blame

be my friend
hold me, wrap me up
unfold me, i am small, and needy
warm me up
and breathe me

ouch, i have lost myself again
lost, myself and i am nowhere to be found
yeah, i think that i might break
lost, myself again, and i feel unsafe

be my friend
hold me, wrap me up
unfold me, i am strong
and needy, warm me up
and breathe me
be my friend
hold me, wrap me up
unfold me, i am strong, and needy
warm me up
and breathe me


hard workin'

Cok, cok, cok cali$iyorum...












Ama boyle degil, yani her zaman boyle degil :)

Saturday night with Corona

Tek tabanca

Kimi gecelerin çıkıp geliverişinde kalbi yerinden oynatan bir tekinsizlik vardır. Yakalarını bin bir zahmet bir araya getirdiğin düzenine, parmağının ucunda durup kollarını oynatarak güç bela tutturduğun dengene meydan okuyan, yetinmeye karar verdiğin bir huzurlu hayatı tehdit eden tekinsiz bir gecedir bu. Başka bir yere değil, bir serüvene hiç değil; bu gece seni kendine çağırır. Bu gece, kalbinin Kasablanka’sında bitecektir!
Seni, kendine, ta kendine çağıran şeylerde, hayatını yalanlayan, büyük bir yalanı ortaya çıkaracağı için seni müthiş korkutan bir şeyler vardır, tekinsiz şeyler... Çok sarhoşken, yalnızken aynaya bakıp yaşlandığını düşünmek gibi ürkütücü.
***
Tekinsiz bir geceye icabet edersen eğer, senden geriye bir tek sen kalacaktır. Yanında yörende para gibi hesaplayarak biriktirdiğin ve "hayatım" diye adlandırdığın ne varsa bir nefeste süpürülecektir.
Oysa sen zaten biliyordun:
"Ben" dediğin, "benim hayatım" dediğin bütün o şeylerin kollarına, bacaklarına, ensene ince ipliklerle teyellendiğini, en zayıf yerlere çift dikiş atıldığını... Böyle gecelerde koşup eve kaçman gerektiğini... Yine de bir tekinsiz gecenin geleceğini, seni bıçaklı ve darbukalı bir kavgaya davet eder gibi kendine çağıracağını... Sen biliyordun zaten gideceğini, o tekinsiz gecelerden birinde güç bela tutturduğun bu dengeden, kanaat ettiğin bu düzeninden geçeceğini... Bir gece yine, yeniden, tek tabanca kalacağını... Sen biliyordun, bu işin bir yerde patlayacağını.
***
Böyle tekinsiz gecelere dayanıklı bir hayat mümkün müdür? Dengeler bozulmasın diye içinde uyuşturup uyuttuğun tutkuya çağıran gecelere hazırlıklı bir hayat... Mümkün müdür? Hep yalnız olmak, yalnız kalmak gerekir herhalde. Tekinsiz gecelerde, karnının ta içinde istiyorsan bir şeyi, birini ensesinden tutup, çekmeyi, öpmeyi... Herhalde, böyle gecelerde birini öpebilmek için sırtında başkalarını taşımıyor olmak gerekirdi.
Fakat o kadar yalnızlığa katlanamaz insan.
Bu yüzden kurulur düzenler. Her biri bozulur sonra. Çünkü tekinsiz geceler...
Doğru hayat mümkün değildir.
Çünkü belalı bir gecenin bastırması her an mümkündür.
***
Bilge bir adam söylemişti:
"Her şey şahanedir. Karın vardır, çocukların vardır. Öyle mutlu, huzurlu, başarılı yaşıyorsundur. Sonra... Sonra kapıdan Vivien Leigh’a benzeyen bir kadın geçer!"
Vivien’a benzeyen kadınlar hep geçerler. Anthony Quinn’e benzeyen adamlar, hiç kimseye değil sadece kendine benzeyenler, "Benzemez kimse sana"lar, "Hayran olayım tavrına"lar... Kapıdan aniden geçerler...
İnsanı bütün bu kapılara, kapılardan aniden geçiverenlere kör edecek bir hayat mümkün müdür? Dünyanın en iyi, en ahlaklı insanı olsan bir hayat kaç tekinsiz geceden yırtar?
***
Boş kadehleri çiğner gibi ağzında, yanağının içini keser gibi sözler, Müzeyyen Hanım, şarkılar söyler. Kıpırdamazsın yerinden, ama göğsünde bir eşkıyanın kör bıçağı bileğinden geçer. "En son sana vuruldum" der Müzeyyen Hanım, çünkü "Dalgalandım da duruldum."
Kimileri, bir gece, tek başına içip, tek başına ölmek için severler. Onlar, bir gece bir düzen bozulup da birinin canı yanmasın diye tek tabanca gezerler...
18 aralik 2002 tarihli Ece Temelkuran yazisidir