Ya$adigimiz ulkemiz, dunyamiz ve kadinlar...
Entrynin ba$ligini Leylâ Pervİzat Radikal gazetesindeki yazisiyla ayni yapmak istedim ama ahlaksizlik olurdu...
Bir kadın ne zaman sürtüktür?
Ne yaparsa sürtük olur? Ayşe Böhürler'in 25.08.2007 tarihinde Yeni Şafak'ta yayımlanan yazısıyla basına geniş ölçüde yansıyan sürtük tartışması bu soruları irdelememizi gerektiriyor.
Ayşe Böhürler kendi ifadesiyle 'Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı tartışmalarını gerilim konusu yapmadan çözme alternatifleri bulunabilir mi' gibi bir soru sormuştur. Soruyu soran başı bağlı bir kadındır. Egemen çoğunluğun duruşuna karşı bir soruyla fikrini belirtmiştir. Aynı soruyu AKP'li pek çok erkeğin de sorduğu bilinmektedir. Peki, Ayşe'yi sürtük yapan nedir?
Cevabı gayet basit: Başörtülü bir kadın içinde bulunduğu eril düzeni sorgulamıştır. Tarihsel süreç ve gündelik yaşantımız başkaldıran kadının nasıl susturulduğu ve öldürüldüğü hikâyeleriyle dolu. Ayşe Böhürler'in de başına gelen bu. Ancak Ayşe'nin durumunu ilginç yapan onun kimliğiyle ilgili. Ayşe namus kavramına sıkı sıkıya bağlı, başını örten, muhafazakâr ve dindar bir kadın.
Ayşe ile namus ve töre kavramları tartışmalarımızda pek çok kez kendisi namus denilen olguya sıkı sıkıya sahip çıktı. Ben 'bunlar töre cinayeti değil namus cinayeti; kadınların cinsellikleri kontrol edilmek isteniyor' dedikçe o da bana 'ne feministsin yahu' demeyi sürdürdü. Kısacası Ayşe onlardan birisi.
Peki muhafazakâr kesim için kim daha tehlikeli? Benim gibi bir radikal feminist mi? Yoksa onlardan birisi olan Ayşe'mi? Sistemin içinden gelip ağzını açıp soru sorarak acaba başka yol var mı diyerek görüş bildirmek, o sistemi oluşturan değişkenleri ve iktidarı tehdit eder. Ayşe onların içinden gelen bir kadın olarak, onları sorgulayıp fikrini söylemiştir. Yerleşik eril düzene bundan daha büyük bir tehdit var mıdır?
tumu icin