cok oldu bloggerdan gideli... yazmayi unutmusum... www.bes.gen.tr
ben kimim
Raistlin aka Erkin Korkmaz
unicef
tozlu raflar
- $iir (20)
- ben (38)
- ben ve sen (24)
- bilemedim (17)
- dost (3)
- duduk makarnasi (4)
- edebiyat (1)
- es (2)
- filmcik (45)
- fotograf (4)
- gazete zikkimlari (22)
- gezenti (7)
- haberler (18)
- icmek (1)
- kitaplik (4)
- maymunluk (33)
- muzik kutusu (32)
- o (26)
- oyuncak (1)
- sahne san'artlari (2)
- san'art (2)
- sen (27)
- sosyal sorumluluk (1)
- tarih (1)
- teknolojik (13)
- yemek yemek (12)
Türkiye’de yeni çocuk sahibi olan ailelere verilen hediye trendleri değişiyor ve yerini farklı hediye fikirlerine bırakıyor. Bebek bekleyen anneye iş yerindeki arkadaşları artık kırmızı kurdeleli altın yerine doğum fotoğrafçısı hediye ediyor.
Türkiye’nin en tecrübeli doğum fotoğrafçılarından biri olarak 6 yıldır çalışan Alev Durmuşoğlu, 700’den fazla doğumda anne ve babaların en özel anlarını ölümsüzleştirdi.
Şirketlerden doğum fotoğrafçısı hediye
Doğum fotoğrafçısı Alev Durmuşoğlu, “Bir anneye verilebilecek en güzel hediyelerden biri doğum fotoğraflarıdır. Kaç kez doğum yaparsa yapsın, bir kadın için her biri ayrı, benzersiz ve özel olan bu anların belgelenmesi ile ortaya çıkan fotoğraflar anne adaylarını çok mutlu ediyor” diyor.
Yaşamın en özel anı
Alev Durmuşoğlu, evli bir çiftin yaşamlarının en özel anının bebeklerinin doğumu olduğunu söyleyerek, bebeğin anne karnındaki son dakikalarından başlayarak, doğum anı, ilk muayenesi, ilk banyosu gibi ilklerin bebeğin hayatında çok özel bir yeri olduğuna dikkat çekiyor. Alev Durmuşoğlu, doğumu söyle anlatıyor:
“Bebeğin annesi ve babasıyla ilk tanışması benim için çok özel bir an. Bu fotoğraflar ilk kez aileyi bir karede görüntüleme fırsatı veriyor. Bu karelerin çekimleri, paha biçilmez bir hatıra değeri taşıyor. Anne adayının iş arkadaşları ya da eşleri bu anları ölümsüzleştirmek doğum fotoğrafçısı hediye etmeye başladılar. Çalışma arkadaşlarına doğum fotoğrafçısı hediye eden şirketlerin ve eşlerin sayısında büyük artış var.”
1000 tane çocuğum var
Türkiye’nin en deneyimli doğum fotoğrafçılarından olan Alev Durmuşoğlu 6 yılda 700’den fazla doğuma girerek yaklaşık 1000 bebeğin doğumuna tanıklık etti. İstanbul dışında Türkiye’nin farklı illerinde de doğumlarda fotoğraf çeken Durmuşoğlu, “Bekarım ama 1000 tane çocuğum var. Hepsinin benim kalbimde yeri ayrı. Yıllar geçtikçe onlardan anneleri vasıtasıyla haberler almak beni mutlu ediyor. Kendimi o çocukların ikinci annesi gibi görüyorum” diyor.
Alev Durmuşoğlu
www.dogumfotosu.com
cok degil daha 3 ay once abdulcanbaz'i gorup anmistim kardesini. once Turhan usta terk etti bizi, simdi sen...
ruhun sad olsun...
cok merakliydim cocuklugumdan beri karikature...
hep heves ettigim, asla beceremedigim bir sanatti benim icin...
okuma bilmeyen cocuk halimle gazetedeki koseni anlamaya calisir, anlayamadigimda babama sorardim...
kaybettigimiz onca seyin arasinda sen de dahil oldun turhan usta...
daha bir hafta once abdulcanbaz'in heykelini gorunce vay turhan ustamin saheseri buradaymis diye sevinmistim...
kursagimda kaldi sevincim.
o soguk istanbul gununde, rahmi koc muzesi'nde yetim biraktin o'nu ve kalan tum cizimlerini...
ruhun sad olsun...
bundan yaklasik yirmi kusur sene once, kucuk bir cocuktum... dunyayi senden, anamda ve kendimden ibaret sanan kucuk bir cocuk.
okumayi erkenden ogrenen, kitap okumayi oyuna tercih eden, gazete okumaya calisan, okulu cok kolay bulan, gorenlerin buyumuste kuculmus dedigi bir cocuk...
seni kara topraga verdigimde buyudum. o minik parmaklarim, fasulye boyum, kus kadar agirligim yok oldu. koskoca bir cocuk, koskoca bir adam oldumu sandim, uzerine atilan her kurek toprakla.
agladim ardindan, gunler geceler boyu. usursun orada diye gitmek ustunu ortmek istedim, her gece ustumu actigimda gelip senin orttugun gibi... "olmaz" dediler, "usumez" dediler, "o artik orda degil" dediler...
inanmadim.
inanamadim, cunku sarilmistim sana, uzerine ellerimle toprak atmistim, herkes gidene kadar orada dikilmistim... sen topragin altinda kalirken mezarinda, dunya benim mezarim olmustu coktan. okudum, cok calistim. kucuk bir adamken, sozde koskoca bir adam oldum. oysa, sen yoksan ben koskocaman degilim, adam hic degilim....
ruhun $ad olsun..
kapilari calan benim
kapilari birer birer.
gozunuze gorunemem
goze gorunmez oluler.
hirosima'da oleli
oluyor bir on yil kadar.
yedi yasinda bir kizim,
buyumez olu cocuklar.
saclarim tutustu once,
gozlerim yandi kavruldu.
bir avuc kul oluverdim,
kulum havaya savruldu.
benim sizden kendim icin
hicbir sey istedigim yok.
seker bile yiyemez ki
kagit gibi yanan cocuk.
caliyorum kapinizi
teyze, amca, bir imza ver.
cocuklar oldurulmesin
seker de yiyebilsinler.
nazim hikmet ran
video icerigi;
Nazim Hikmet Oratoryosu
Conductor: Ibrahim Yazici
Poetry: Genco Erkal
Piano: Fazil Say
Vocal: Zuhal Olcay
Baritone: Guvenc Dagustun
Child Vocal: Kansu E. Tanca
Flute: Dersu E. Tanca
Glockenspiel: Sezer Yılmazer
Bilkent Symphony Orchestra
State Polyphonic Choir
mesut sanmak icin kendimi
ne kagit isterim, ne kalem;
parmaklarimda cigaram,
dalar giderim mavisinden iceri
karsimda duran resmin
deniz ceker, dunya tutar.
ickiye benzer bir sey mi var,
bir sey mi var ki havada
deli eder insani, sarhos eder?
bilirim, yalan, hepsi yalan;
taka oldugum, tekne oldugum yalan;
sularin kaburgalarimdaki serinligi,
iskotada uguldayan ruzgar,
haftalarca dinmeyen motor sesi,
yalan.
ama gene de,
gene de guzel gunler gecirebilirim;
gecirebilirim bu mavilikte,
suda yuzen karpuz kabugundan farksiz,
agacin gokyuzune vuran aksinden,
her sabah erikleri saran bugudan,
bugudan, sisten, asktan, kokudan...
ne kagit yeter ne kalem,
mesut sanmam icin kendimi.
bunlarin hepsi...hepsi fasafiso.
ne takayim, ne tekneyim.
oyle bir yerde olmaliyim,
oyle bir yerde olmaliyim ki,
ne karpuz kabugu gibi,
ne isik, ne sis, ne bugu gibi...
insan gibi.
Orhan Veli
Adam olmak
Fasulye kadardim ilk adam oldugumu sandigimda yasim ufak aklim yarimdi. Bana kalsa dunyayi dize getirirdim, pek oyle olmadi.
Gunler gunleri kovaladi her zaman anamdi ama anam babam oldu kimi zaman. Kapip koyuverdigim zaman kendimi hep ardimda oldu. Kimi gun olmayan kardesim, kimi gun her daim sirdasim, kimi gun en yakin dostum oldu. Herkese dusman oldugum ergen zamanlarimda bile candostum olarak kaldi. Kizip gittim dogup buyudugum sehirde bir baska kadina universite bahanesiyle, yine beni destekleyen sadece sen oldun.
Disini tirnagina taktin, koskoca adam ettin beni.
Hayatima giren tum diger kadinlari benden cok sevdin, hep arabulucu oldun dunyayla arama.
Yanimdaysan bir fazla basliyorum hayatla savasa anam; dunum, bugunum, yarinimsin.
Gunun kutlu olsun.
dal kirilir, yen icinde kalir bazen...
lavinia için sonnetHilmi Yavuz
sana da yaş yaraştığı söylenir, öyle değil!..
birden bir dal kırılır, hani düşer ya suya,
sen o akarsusun... akma!.. kendine eğil,
orda gördüğün dalı,. ey solgun lavinia,
sanki tanır gibisin... belki eski yerinden
göçmüş bir yaz sözünde unutulan zakkumu
usulca büyüttündü, akarak ta derinden;
anımsa, öpüşlerdeki taşı, çakılı, kumu...
nerde bir yaz olduysa o dalı taşır şimdi;
ah! al götür, al götür... bırakma bir kuytuda;
sen onu bıraktıkça ona yaraşırım şimdi
yaş... ansızın köpüklerle sevişen bir duyguda...
kırık... o yaz aynalarda dürülsün diye güya
sana yaş değil elbet, yaz yaraşır lavinia...
soyleyecek bir sey bulamayarak bir muddet dusundum, sonra izah etmeye calistim.
"icinde hakikaten sevmek kabiliyeti olan bir insan hicbir zaman bu sevgiyi bir kisiye inhisar ettiremez. ne kadar cok insani seversek, asil sevdigimiz bir tek kisiyi de o kadar cok ve kuvvetli severi. ask dagildikca azalan birsey degildir."
"ben sarkilari baska turlu dusunur zannederdim"
"ben oyle dusunmuyorum"
maria gozlerini sabit bir noktaya dikip uzun uzun daldiktan sonra;
"benim bekledigim ask baska" dedi. "o, butun mantiklarin disinda, tarifi imkansiz ve mahiyeti bilinmeyen birsey. sevmek ve hoslanmak baska, istemek, butun ruhuyla, butun vucuduyla, her seyiyle istemek baska... ask bence istemektir. mukavemet edilemez bir istemek!"
Sabahattin Ali - Kurk Mantolu Madonna.


gazetede ilgili yaziyi okudugum anda inanmak istemedim olanlara. iki cocuk! yuze yakin insan! tarafindan tecavuze ugruyor. bunu herkes biliyor, belki bize ekmek cikar umuduyla kimse sesini cikartmiyor...
okuldaki ogretmenler, ogrenciler, isciler, sokaktaki esnaf, askeri, polisi, duz vatandasi tertemiz iki cocugu igrenc emellerine alet ediyor... ardindan bu cocuklari yaftaliyor... eminim is yargi surecine girdiginde bir sekilde birisi cikip "kuyruk salladilar" diyecektir. tecavuz gibi asagilik bir seyin sucunu magdura yikacak onlarca cumle kuracaktir. bu namusa dile uzatanlar degilmidir, kiz kardeslerine birisi tecavuz ettiginde "tecavuz edeni degilde kizkardesini olduren", sokakta gordugu kadina laf atan, namusu apis arasinda arayan...
yasalarimizda yer alan bir maddede tecavuz eden kisi eger ecavuz ettigi kisiyle evlenirse ceza almiyor.
yillar once bir yazi yazmistim "tecavuz edenle evlenmek" basligi altina;
"boyle bir mantik,boyle bir yaklasim nasil kabul edilebilir.hangi insan evladi rizasi olmadan birinin kendisi ile cinsel iliskiye girmesini kabul eder.bu igrencligi yapan haysiyetsiz mahlukat ile bir omur boyu yasamayi, her an yuzsuz suratina baktiginda icinden gelen kini durdurmayi nasil kabul eder. seni ve tercihlerini hic umursamayip sadece kendi cukunun derdiyle yedigi bok yuzunden omur boyunda azap cekmeyi kim ne sekilde kabul etmelidir, bu nasil kurtulustur.
ya tecavuz edilen insan tarafindan kurtarilmak istemiyorsa, ceza alip hapisanelerde curumesini diliyorsa ne olacak. yine kurtulacak mi tecavuz edilen.
acilan yara kapanabilecek mi?
neyden kurtulustur demek lazimdir bu sozun sahibine. yoksulluktan, acliktan, gelir seviyesinin dusuklugunden, insan yerine konmamaktan, cagdas ulkelerin gelismislik seviyesine ulasamamis olmaktan, yalnizliktan, ezilmekten, mutsuzluktan, hayatinin bes para etmedigini gordugun hastanelerden, uc kurusa tum degerlerini satan insanlarin yuzsuzlugunden, politika olarak hicbirsey yapmayanlardan, artan vergiler ve enflasyon karsisinda eriyen maasindan, horgorulup, saygi duyulmamaktan, dinsel-cinsel-fikirsel baskilardan, yetersiz egitimden kurtulusmudur.
o zaman herkes tecavuz etsin sevdigi birine, kurtarsin onu.
bir insanin ruhu bu kadar degersiz mi?
"eylul.1
plajda uzanmis konusuyorduk. ona en sevdigi ressami sordum.
-van gogh, dedi.
-neden?
-kulagini kesebilmis, sol kulagini. bunu yapan ilk adam o.
sustu. az sonra degisik bir sesle,
-ama o bile eksik adamdi. timarhanedeyken yaptigi kendi portresinde insanlara yuzunun kulaksiz yanini gösteremedi. tam adam yok!
bu sözlerin o gece anlattiklariyla bir ilgisi yok mu?iki gundur slk slk daliyor."
aylak adam
ben seninle tamamladim eksik parcalarimi ama yoksun yanibasimda. aramizdaki onca kilometreye kiziyorum her gece, her gun.
Birlikte yedik, ictik, gezdik, dolastik, fotograf cektik, calistik, cabaladik, zorluklari astik, gulduk, huzunlendik, sarki soyledik, basardik, batirdik, yuruduk, kostuk, seyahat ettik...
Gunler birbirini kovaladi 15 nisan oldu, bir sene daha bitti. Nice mutlu senelere ziyacan...
Hersey gonlunce olsun, mutlu, saglikli, basarili, bol parali, a$k dolu bir omur dilerim...
Mutlu yillar.
** benim yaptigim kolaj degil kelaj olur ancak :)
Filmi izlemeden once onlarca onyargim vardi. Ozellikle Leonardo Dicaprio benim icin Titanic'teki maraba tiplemesi yuzunden bir aktorden cok figuran osmandi...
Feribotla adaya gelen Teddy ve ortagi hapishane ve akil hastanesi arasinda bir yapiya dogru ilerliyorlar. Adanin film icerisindeki onemini dakikalar gectikce ister istemez fark ediyorsunuz.
Ozellikle filmin ilk on dakikasi icinde bahcede ciceklerin kenarindaki kadin beni oldukca rahatsiz etti. Once korkmus gozlerle Teddy Daniels'e bakti, sonra parmaklarini dudaklarina goturup ssshh yapti, ardindan o korkunc gulumsemesi yuzunu kapladi...
Film boyunca Teddy onlarca defa ani, ruya, hayal, sanri goruyor kimisinde ikinci dunya savasinda bir nazi kampinda, kimisinde yanginda olen karisinin yaninda, kimisinde bilmedigi diyarlarda...
Film hakkinda onlarca elestiri okudum. Tumu basindan sonu belliydi, yok katil usakti, aman boyle klise film mi olur edasiyla doluydu. Bu film basindan sonuna kadar koltuga mihladi. Gerildim kimi zaman, ofkelendim, sasirdim ve son ana kadar ne oluyor burada diye izledim.
En kisa zamanda izleyin ve benim gibi Leonardo DiCaprio nefretinizden arinin... Bu kadar iyi bir oyunculuk az filmde karsiniza cikar. Bu sansi kacirmayin.
"ozledigin, gidip goremedigindir;
ama, gidip gormek istedigin
ozlem, gidip gorememendir;
ama gidip görmek istemen
ozledigin, gidip gormek istediğin
ama gidip goremedigin
ozlem, gidip gormek istemen-
ama, gidememen, gorememen;
gene de, istemen"
oruc aruoba
birisini ne kadar sevebilirsin?

sevmek, farkinda olmaksa yasadiginin
sevmek, bakmak degil gormekse eger
aklin bastan gitmesi degil,
duymak ve bilmekse esit olarak
yemeden icmeden kesilmeden
cogalmaksa sevmek eksilmeden
cagina taniklik ederek
ve kahrolmadan arabeske inat.
icin icine sigmamaksa
bir cosku, bir senlik, bir erdemse sevmek
insanlari, cocuklari, kuslari unutmadan
sarki soylemekse sarhos olmadan
verem olmamaksa sevmek, senin askindan
daha saglam basiyorsam topragima,
unutmak, saskinlik, azap degilse;
bilinc, ogreti ve sevincse,
paylasilan bir ekmek gibiyse sevgi,
seni seviyorumenis fosforoglu
bugun canakkale zaferinin yildonumu. her turk vatandasinin gormesi gereken bir cephe canakkale. yasananlar, kaybedilenler, kazanilanlar, kahramanliklar...
BU milletin tarihinde bir "Çanakkale Zaferi" vardır.Her ne kadar geçmişle ilgilenmek, hele askeri zaferleri anlatmak ve bu zaferlerin kumandanlarını anmak bugün bazılarının hoşuna gitmese de, tarihi değiştirmek mümkün müdür?Değildir!1915'te bu milletin tarihinde Çanakkale Zaferi vardır.Bu zaferde, Mehmet Akif'in "Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker" dediği Mehmetçik vardır, kahramanlar vardır, bunlardan biri de Mustafa Kemal Atatürk'tür.Çanakkale Zaferi'nin en önemli muharebelerinden biri olan Anafartalar Savaşı'nı Atatürk, el yazısıyla, günü gününe, bir okul defterine, sıcağı sıcağına yazmıştır.***MESELA Conkbayırı...Mustafa Kemal Paşa, düşman askerlerinin denizden karaya çıkarma yaptıklarını öğrenir, durumu bizzat görmek için, binek hayvanlarını dahi bırakarak, yanındaki birkaç subayla Conkbayırı'na varır, gördüklerini defterine şöyle yazar:"Bir müfreze efradının koşmakta, kaçmakta olduklarını gördüm, önlerine çıktım:- Niçin kaçıyorsunuz?- Düşman geliyor!- Nerede?- İşte orada!"216 rakımlı tepeyi gösterirler, düşman Mustafa Kemal Paşa'nın istirahat etsinler diye geride bıraktığı askerlerinden, ona daha yakındır.Kumandan bir anda karar verir:"Düşmandan kaçılmaz!""Cephanemiz kalmadı!""Cephanemiz yoksa süngünüz var!Ve komutunu verir:"Askerrr, süngü tak, yere yat!"Askerler emre uyunca, düşman askerleri de durup yere yatarlar.Mustafa Kemal Paşa defterine olayı yazar ve şöyle der:"Kazandığımız an, bu andır!"***ANAFARTALAR'da düşman taarruzu, yani hücum başlayacaktır.Atatürk bu taarruza "Herkesin başarmak ya da ölmek azmiyle başladığını anlatır:"Ben kumandanlara verdiğim sözlü emirlerde şöyle demişimdir:- Size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar gelebilir."***DURUM tehlikelidir, düşman karaya çıkmış ilerlemektedir, ordu kumandanı Alman Liman Von Sanders, Kurmay Başkanı Kâzım Paşa aracılığıyla telefonda, Mustafa Kemal Paşa ile konuşmaktadır. Mustafa Kemal Paşa, bütün birliklerin kumandasının kendisine verilmesini ister.Alman General şaşırır; belki de küçümser:"Çok değil mi?"Mustafa Kemal Paşa'nın cevabı, bir top güllesi kadar ağırdır:"Az bile!"***TAARRUZUN başlamasına az kalmıştır, bakın Mustafa Kemal Paşa kimleri ve neyi düşünmektedir? Ordu karargâhından telefonla ne istemektedir?"Conkbayırı'nda kendilerinden büyük faaliyet talep edeceğim iki piyade alayı için, orada bulunan birlikler vasıtasıyla hiç olmazsa sıcak bir çorba hazırlatmaya imkân bulmanız çok muvaffak olur."Kumandan odur ki, biraz sonra ölüme göndereceği askerlerinin kursağına girecek bir tas çorbayı düşünendir.***TAARRUZ başlar, birliklerden haberler gelir, fakat bu haberler durumu tam olarak anlatmaz. Mustafa Kemal Paşa, bütün tümen kumandanlarına şu emri gönderir:"Ben şu haberi bekliyorum, düşman mahvedilmiş, askerlerimiz düşman siperlerine girmiştir. Bundan başka hiçbir haber önemli değildir."Elbette bir süre sonra o haber gelecektir.Bu milletin tarihinde bir Çanakkale Zaferi vardır, hatırlatalım dedik.
turkiye'de kullandigim ilk isp olan superonline, super guzel kampanyalar yaparak tt'nin piyasadaki payindan birseyler almak isteyerek bir ise baslamisti!




bugun benim ve annemin dogumgunu.
ayni zamanda dunya kadinlar gunu.

nafile bir bekleyis aslinda.
ulkemin guzel topraklarinda erkeklerden zor bir hayat yasiyorlar "yasamak denirse"
kimisi namus bekcisi aile buyukleri tarafindan boguluyor.
kimisine yafta yapistirilip toplumdan dislaniyor.
kimisi calisabilmek icin insani degerlerinden vazgecmek zorunda birakiliyor,
kimisi tercihlerinden oturu cezalandiriliyor,
kimisi genel degerlere uymadigi icin hakaretlere maruz kaliyor....
hayat bu sekilde akiyorken, dogumgunumu kutlamak gelmiyor icimden...
iki sene once yazmistim ayni konuyu, ayni cumlelerle...
miranda july 2005 yili yapimi kisacik bir$eydir.
uc dakika elli yedi saniye icinde bir cumle gecer butunde;
herhangi birinin en cok sevdigi insan misin? diye sorar sokaktan gecen, hic tanimadigi insanlara...
kim nasil cevap verir bu soruya,
veya sen kimsenin hayatinda
neredesin diye
sorasi gelir izledikten sonra yanindakine...
sorsan bile sonra ki soru $u olmali midir?
ya sen o'nun hayatinda en sevdigi ki$i misin?
ya degilsen, nesin o zaman sen? hayat mi, hayal mi?
Are You the Favorite Person of Anybody?



nesi var 14 subat'in 15'ten, 16'dan fazla veya eksik...
benim icin ozel bir gun, tipki dun gibi, ayni yarin gibi
sen varsa o gunun icinde bana hergun sevgi,
sevgili gunu... gerisi yalan, dolan.
Askti o! Degistiren tum gecelerimi
Askti o! Beni durup durup yenileyen
Oydu, duygulu yapan hoyrat ellerimi
Oydu, doludizgin gidisime dur diyen
Bir bicagin keskin yuzunde kan lekesiydim
Askti yine beni yikayan, aritan su
Boyle ak pak olacagimi bilir miydim
Icimde acmasaydi o sevmek duygusu?
Ben bir tutsagim simdi sevgiye, gonullu
Cozmeyin ellerimi, zincirlerim kalsin
Gorsun prangalarim o dogacak gunu
Ve bu dunyaya ask dolu siirlerim kalsin
Seninle her yerde guzel, her zaman yeni
Istemem, sensiz hatirlamasinlar beni
UYO
Ankara'ya dogru yol aliyorduk olum haberini aldigimizda. Cocuk yasima ragmen kim oldugunu biliyordum, bir tek kimin oldurdugunu bilemiyordum... Evin icinde yas havasi vardi, herkes agliyordu olumunun ardindan. Sanki evimizin bir bireyiymiscesine... Cenazene katilan onbinlerden biriydim cocuk halimle, katillerinden gelen bir mesajdi seni parcalara ayirmak...