hasret


Yuz yil oldu yuzunu gormeyeli, 
belini sarmayali, 
gozunun icinde durmayali, 
aklinin aydinligina sorular sormayali, 
dokunmayali sicakligina karninin. 

Yuz yildir bekler beni 
                    bir sehirde bir kadin. 

Ayni daldaydik, ayni daldaydik. 
Ayni daldan dusup ayrildik. 
Aramizda yuz yillik zaman, 
                       yol yuz yillik. 

Yuz yildir alacakaranlikta 
                   kosuyorum ardindan.


NHR

Sabah 9'da ofisteki koltuguma oturarak isime basliyorum. Bu kisim bilgisayarin karsisinda gecirilecek en az 10 saatlik bir dilimi olusturuyor. Isten eve gelince bu defa evde bilgisayarin karsisina geciyor ve uyku gozumden akana kadar burada oturuyorum.

Ofiste kendi secimim olmayan bilgisayar sandalyelerinde, evde ise bilimum alternatifleri denedigim ancak halen tam anlamiyla rahat edemedigim cozumlerde oturuyorum. Evde bilgisayar sandalyesi(kolcakli, kolcaksiz), berjer, kanepe, tahta sandalye, tabure gibi bilimum alternatifleri denedim. Herbirinin kendine gore faydasi, zarari var. Optimum cozum halen yok.

Markali ofis koltuklarini ise tum alternatifleri bir arada olacak sekilde deneme imkanina turkiye'de hic rastlayamadan, internet sitelerinde bakip fikir yuruterek -genelde yanilarak- koltuk,sandalye arayislarim/alisverislerim surdu. Gectigimiz hafta icerisinde Burosit benim bu nafile cirpinislarimi gormus olacakki bana denemem icin bir koltuk gonderdi.




Koltugu ilk gordugumde-ki koltuk ortaboy bir buzdolabi buyuklugunde bir kutu icinde geliyor- epey bir korktum. Kutudan cikartmak ilk basta acemilik yaratsada uc dakika icerisinde bu ilginc koltuga erisme sansimiz  oldu.

Koltuk banzai ismini tasiyor(merak edenler icin banzai - 19.yy'in sonunda, japon savas cigligi olarak kullanilan kelime, ban "on bin" ve sai "yil" kelimelerinden olusuyormus. ayrica imparatorlarina hitap ederken kullanilan "onbin yil yasa" anlaminda kullaniliyormus-) Koltuk iki renkli alt kismi fosforlu yesil kumasla kapli, ust kisminda ise fileli bir sirt kaplamasi var. Koltugun oturulan yeri iki ayri parca ve birbirinden bagimsiz hareket ediyor. Ilk basta rahatsizlik verecegi dusunulsede oturuldugu anda inanilmaz bir sekilde vucudu sariyor. Sirt kismida ayni sekilde islevsel olan koltuk ofisimizin gozdesi oldu.

Genel mudurumuz dahil herkesin oturup, deneyip, test ettigi koltuktan memnun kalmayan olmadi. Bir kismi sirket icindeki yetkisini kullanarak ben bunu alayim desede koltuk bende odunc olarak bulundugu icin bu istekleri havada kaldi.

Koltugu en cok bizim grubumuzdan sorumlu mudurumuz sevdi. Koltukta daha fazla oturacagim diye en az 4 saat ekstradan calistim. O'nun izinli oldugu gun koltugu gondererek, koltugun gonderilmemesini saglamak amacini engellemis oldum :)

Ozetle bugune kadar denedigim, kullandigim en rahat koltuktu. Bu deneme sansini bana veren Burosit'e tesekkur ediyorum.

En kisa zamanda bu koltuga sahip olmak icin (evde kullanmak uzere) calismalara basliyorum.

ortaklasa tecavuz

gazetede ilgili yaziyi okudugum anda inanmak istemedim olanlara. iki cocuk! yuze yakin insan! tarafindan tecavuze ugruyor. bunu herkes biliyor, belki bize ekmek cikar umuduyla kimse sesini cikartmiyor...




okuldaki ogretmenler, ogrenciler, isciler, sokaktaki esnaf, askeri, polisi, duz vatandasi tertemiz iki cocugu igrenc emellerine alet ediyor... ardindan bu cocuklari yaftaliyor... eminim is yargi surecine girdiginde bir sekilde birisi cikip "kuyruk salladilar" diyecektir. tecavuz gibi asagilik bir seyin sucunu magdura yikacak onlarca cumle kuracaktir. bu namusa dile uzatanlar degilmidir, kiz kardeslerine birisi tecavuz ettiginde "tecavuz edeni degilde kizkardesini olduren", sokakta gordugu kadina laf atan, namusu apis arasinda arayan... 






yasalarimizda yer alan bir maddede tecavuz eden kisi eger ecavuz ettigi kisiyle evlenirse ceza almiyor.

yillar once bir yazi yazmistim "tecavuz edenle evlenmek" basligi altina;
"boyle bir mantik,boyle bir yaklasim nasil kabul edilebilir.hangi insan evladi rizasi olmadan birinin kendisi ile cinsel iliskiye girmesini kabul eder.bu igrencligi yapan haysiyetsiz mahlukat ile bir omur boyu yasamayi, her an yuzsuz suratina baktiginda icinden gelen kini durdurmayi nasil kabul eder. seni ve tercihlerini hic umursamayip sadece kendi cukunun derdiyle yedigi bok yuzunden omur boyunda azap cekmeyi kim ne sekilde kabul etmelidir, bu nasil kurtulustur.

ya tecavuz edilen insan tarafindan kurtarilmak istemiyorsa, ceza alip hapisanelerde curumesini diliyorsa ne olacak. yine kurtulacak mi tecavuz edilen.


acilan yara kapanabilecek mi?


neyden kurtulustur demek lazimdir bu sozun sahibine. yoksulluktan, acliktan, gelir seviyesinin dusuklugunden, insan yerine konmamaktan, cagdas ulkelerin gelismislik seviyesine ulasamamis olmaktan, yalnizliktan, ezilmekten, mutsuzluktan, hayatinin bes para etmedigini gordugun hastanelerden, uc kurusa tum degerlerini satan insanlarin yuzsuzlugunden, politika olarak hicbirsey yapmayanlardan, artan vergiler ve enflasyon karsisinda eriyen maasindan,  horgorulup, saygi duyulmamaktan, dinsel-cinsel-fikirsel baskilardan, yetersiz egitimden kurtulusmudur.

o zaman herkes tecavuz etsin sevdigi birine, kurtarsin onu.

bir insanin ruhu bu kadar degersiz mi? 

23 nisan'da bu blog benim





23 Nisan'da blogumu cocuklara birakmak uzere verdigim sozu tutuyorum. Bu sene bloguma katki Tohum Otizm Vakfi uzerinden geldi. 

Nedir bu vakif; ulkemizde otizm icin farkindalik yaratmak, toplumun otizme karsi bilinclenmesi saglamak, otistik cocuklara sahip ebeveynlere yol gostermek, otistik cocuklarin hayatlarini kolaylastiracak bir ortam amaci guden bagimsiz bir kurulustur. Ulkemizde bu farkindaligi yaratmak icin cani gonulden calisan vakif ve bu vakfa destek olan kurumlar, sanatcilar ve unluler bulunmaktadir.

Bu olaganustu cocuklardan birisi olan Huseyin'le blogumu paylasiyorum.



Mustafa Kemal Ataturk'un siz cocuklara armagani olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Cocuk Bayrami'n  kutlu olsun Huseyin...






aylak adam

"eylul.1
plajda uzanmis konusuyorduk. ona en sevdigi ressami sordum.
-van gogh, dedi.
-neden?
-kulagini kesebilmis, sol kulagini. bunu yapan ilk adam o.
sustu. az sonra degisik bir sesle,
-ama o bile eksik adamdi. timarhanedeyken yaptigi kendi portresinde insanlara yuzunun kulaksiz yanini gösteremedi. tam adam yok!
bu sözlerin o gece anlattiklariyla bir ilgisi yok mu?iki gundur slk slk daliyor."
aylak adam




ben seninle tamamladim eksik parcalarimi ama yoksun yanibasimda. aramizdaki onca kilometreye kiziyorum her gece, her gun.

mutlu yillar ziya



Birlikte yedik, ictik, gezdik, dolastik, fotograf cektik, calistik, cabaladik, zorluklari astik, gulduk, huzunlendik, sarki soyledik, basardik, batirdik, yuruduk, kostuk, seyahat ettik...


Gunler birbirini kovaladi 15 nisan oldu, bir sene daha bitti. Nice mutlu senelere ziyacan...

Hersey gonlunce olsun, mutlu, saglikli, basarili, bol parali, a$k dolu bir omur dilerim...

Mutlu yillar.

** benim yaptigim kolaj degil kelaj olur ancak :)

shutter island

Filmi izlemeden once onlarca onyargim vardi. Ozellikle Leonardo Dicaprio benim icin Titanic'teki maraba tiplemesi yuzunden bir aktorden cok figuran osmandi...

Ilk dakikalardan itibaren gerilimli bir seyirlik basliyor. Onyargim onuncu dakikadan itibaren kiriliyor. Film ismindende anlasilacagi uzere bir adada geciyor... Oyle boyle bir ada degil...


Feribotla adaya gelen Teddy ve ortagi hapishane ve akil hastanesi arasinda bir yapiya dogru ilerliyorlar. Adanin film icerisindeki onemini dakikalar gectikce ister istemez fark ediyorsunuz.




Ozellikle filmin ilk on dakikasi icinde bahcede ciceklerin kenarindaki kadin beni oldukca rahatsiz etti. Once korkmus gozlerle Teddy Daniels'e bakti, sonra parmaklarini dudaklarina goturup ssshh yapti, ardindan o korkunc gulumsemesi yuzunu kapladi...




Film boyunca Teddy onlarca defa ani, ruya, hayal, sanri goruyor kimisinde ikinci dunya savasinda bir nazi kampinda, kimisinde yanginda olen karisinin yaninda, kimisinde bilmedigi diyarlarda...


Film hakkinda onlarca elestiri okudum. Tumu basindan sonu belliydi, yok katil usakti, aman boyle klise film mi olur edasiyla doluydu. Bu film basindan sonuna kadar koltuga mihladi. Gerildim kimi zaman, ofkelendim, sasirdim ve son ana kadar ne oluyor burada diye izledim.



En kisa zamanda izleyin ve benim gibi Leonardo DiCaprio nefretinizden arinin... Bu kadar iyi bir oyunculuk az filmde karsiniza cikar. Bu sansi kacirmayin.

23 nisan'da bu blog benim

seni ozlemek


sesini duymadigimda sagirim, yuzunu gormedigimde dunyam karanlik. cokca haykirsam ismini duyar misin acaba sesimi...
anlar misin sensiz zamanin gecmedigini, seni ne cok ozledigimi.
ben cok duzgun anlatamiyorum kendimi oruc aruoba soylesin yerime...

"ozledigin, gidip goremedigindir;
ama, gidip gormek istedigin

ozlem, gidip gorememendir;
ama gidip görmek istemen

ozledigin, gidip gormek istediğin
ama gidip goremedigin

ozlem, gidip gormek istemen-
ama, gidememen, gorememen;
gene de, istemen"

oruc aruoba